Müzik-Toplum Etkileşimi Bakış Açısından Bir Kesit… Dr. Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 2898 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 20:45
Geniş toplum kesimi daha çok, anlıyabileceği; kendine bir seslenme hissedip, ağzıyla tekrar edebileceği müzik türüne ilgi duymaktadır. Aynı zamanda da devingen(hareketli) bir beğeni anlayışı vardır.
GTSM söz konusu olduğunda günümüzde uygulama olarak geleneğin ne derece devam ettiği soru, tartışma ve karamsarlığı, bu müzikle uğraşanlar arasında en üst seviyeye çıkar duruma gelmiştir. Bir müziğin yeni eser üretildiği oranda yaşıyabileceği göz önüne getirildiğinde artık neyin GTSM olup, neyin olmadığı belirsizliği bu alanda çalışanlar arasında bir güven bunalımını meydana getirmiş, yeni kuşak müzik adamları arasında da işin bilimsel ve sanatsal dedikodularıyla tatmin olmak şeklinde gelişen bir yaklaşım tarzı görülür olmuştur.
Özellikle 20.yy.’in ikinci yarısında Türkiye’de ön plana çıkmasında ve GTSM üzerinde de etkili olmasında kentleşmenin önemi gözardı edilemez. Bu nedenle kentleşmeyle ilgili verilere bir gözatmak yerinde olacaktır.
Nüfus 1927′de 12.648.000
1960′da 27.830.000 : artış %204
1980′de 44.737.000
Kentleşme hızı: 1955-60 % 6.5
1960-65 %5.l
Gecekondulaşma: 1963-67′de:
İstanbul % 21
İzmir % 18
Ankara % 4
1967 Gecekondular 56 ile yayılmış toplam gecekondu 433.800. Toplam gecekonduların %723′ü üç büyük şehire yayılmış.
1972′de ise gecekondu sayısı 700.000 olmuştur.
Kentlerde yaşayan nüfus : 1983 1994
21.6 milyon 35.100.000
Kentsel nüfus oranı : %45.2 % 56.7S
Bu kısa veriler daha o zamanlarda kentleşmeyi gözler önüne sermektedir.
Kentleşme hızının müziğe etkileri doğaldır ki yadsınamaz. Ayrıca müziğin insanlar tarafından tüketilen bir sanat dalı olması nedeniyle müzik ve toplum etkilerinden söz etmeden geçmek olmaz. Burada şöyle bir soru gelmektedir akla:
Toplum mu müziği, yoksa müzik mi toplumu yönetir?
Müzik kişisel bir hareketten ortaya çıkmaktadır. Zamanla topluma malolan müzik toplumun duygu ve düşünceleri doğrultusunda yön alabilmektedir. Yüzyılımızda görünen odur ki toplum müziğe yön vermektedir. Müziğin kaynağının kişisel olduğu düşünüldüğünde o kişinin iyi yetiştirilmiş olması, üretilecek müziğin kalitesini de olumlu yönde etkileyecektir. Müzik ve toplum etkileşiminde şu başlıklar dikkati çekmektedir:
l - Doğal Etkileşim
a)Toplumsal köklerden, geleneksel unsurları ve kendi öz kültüründen kaynaklanan etkileşim.
b)Tarih boyunca iç ve dış güçler etkisi ile komşu kültürlerin toplumsal olarak ekonomik, politik, coğrafi ilişkileri/savaşlar, ziyaretler, geçişler, ticari ilişkiler vb.
2- İletişim araç ve gereçleri ile etkileşim. 20.yy. başlarından itibaren fotoğraf, gramafon’dan başlayarak plaklar, radyo istasyonları, sonraları ses bantları, 45 ve 33 devirlik plakları, kasetler ve CD’ler ve Televizyon, video, uydu yayınları ile internet aracılığıyla etkileşimin
3- Hükümetlerin eğitim politikalarıyla oluşan etkileşim.
4- Yabancı kültür ve yayılma politikalarının hedeflenmiş herhangi bir ülke veya ülkelerdeki faaliyetleri sonucu etkileşim.
5- Ticari müzik faaliyetleri nedeniyle etkileşim.
Özel şirketlerin reklam ve sponsorlukları aracılığıyla gerçekleştirilen konser, plak, CD, kaset, video, internet, TV yayınları.
6- Ülkemizde son zamanlarda ortaya çıkan “benden nefret et ama seyret” mantığıyla gerçekleştirilen yayınlar aracılığıyla beliren yoz etkileşim.
Yüzyıllardır “işbölümü” denen olgunun içinde yaşayan toplum bireyi eğer sanatçı değilse yalnız alıcı kimliğindedir. Birileri beste yapacak, o alacaktır, birileri resim yapacak o bakacaktır, birileri yazacaktır o okuyacaktır. Müzik sanatının, güzel sanat dalları içinde insanların zaman, mekan, ortam gözetmeksizin birlikte paylaşılıveren tek sanat dalı olduğu düşünüldüğünde, geleneksellik öğesi katılan müzikle, tarih boyunca onun içinde yoğrulmuş olan kişi veya kişilerin elektronik programlanıveren ses gereçlerinin de evlere girmesiyle bu işi kendilerinin de yapabileceği cesaretini bilinçsiz olarak ortaya çıkarmaktadır.
Geniş toplum kesimi daha çok, anlayabileceği tekrar edebileceği müzik türüne ilgi duymaktadır.
GTSM söz konusu olduğunda günümüzde uygulama olarak geleneğin ne derece devam ettiği soru, tartışma ve karamsarlığı, bu müzikle uğraşanlar arasında en üst seviyeye çıkar duruma gelmiştir. Bir müziğin yeni eser üretildiği oranda yaşayabileceği göz önüne getirildiğinde artık neyin GTSM olup, neyin olmadığı belirsizliği bu alanda çalışanlar arasında bir güven bunalımını meydana getirmiş, yeni kuşakta da işin bilimsel dedikodularıyla tatmin olmak şeklinde gelişen bir yaklaşım tarzı görülür olmuştur.
Bu durum yeni kuşağın değil, bu kuşağı hazırlayan yokluk çekmiş hocalarının gerek muhafazakarlık, gerekse tutuculuktan kaynaklanan geleceği görememelerinin açık bir sonucudur…