Anahtar Kabul Etmeyen Kapı: GTSM Ses ve Adlandırma Sistemi Tartışmaları
Toplam Okunma: 1919 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 20:48
Yıllardır açılmaya çalışılan ama anahtarı kaybedilmiş geleneksel zincirlerin üzerindeki asma kilidin açma yuvasına anahtar uydurma çabaları, “tıpkı Keloğlan hikayelerindeki kralın bir türlü uyanmayan kızını uyandıracak olan kişiyi damadı yapacağını, ama uyandıramıyanın kellesini uçuracağı” şeklinde gelişen hikayeye benzemeye başladı. Bu anahtar uydurma hikayesi gerek bilimsel heves, gerekse ekmek teknesi olarak bir çok müzik uğraşanımızın aktif müzik bilim dünyasını pasif bir hale dönüştürmüştür.
Kiminin mesleki kellesi gitmiş, kellesi gitme durumunda sesini kesip durumu sineye çekenler de –zamanında gereğinden fazla ortaya attıkları uygulanmayan çözüm önerilerinin yılgınlığında- müzikolojik hasta durumuna düşürülmüşlerdir.
Her ne kadar isimlerini müzikolojik kayıtlara -geliştirdikleri irili ufaklı, kendilerince orijinal sistemlerle- geçirmiş olsalar da tarihimizin yakın derinliklerinde yatar duruma düşmüşlerdir.
Bu değerli müzik adamlarımız müziğimizin ayrı bir yaşam zincirini oluşturmakta olup, hepsini müzik dünyamızda birbirinin akrabası saymak hiç de yanlış bir betimleme olmayacaktır.
Çok değil 50 yıl öncesinden bu yana sempozyum ve dergilerde birbiriyle kıyasıya savaşan nice değerli müzik uğraşanımız vardı. Bunlar “senin dediğin yanlış, benim dediğim doğru” şeklinde birbirleriyle çekişebilmek için sempozyumları iple çekerler; sabırlı olanları, varolan topu topu bir-iki Türk müzik dergisinde birbirlerine karşı aylarca süren tartışma yazıları yazarlardı.
Birbirleriyle direkt olarak samimi olarak yüz yüze görüşmezler, ya sempozyum, ya da dergileri fikirsel savaş arenası olarak tercih ederlerdi.
Bu tartışmalar Müzik bilimsel görüş çeşitliliğine katkıda bulunsalar da uygulamaya yansıyan yararları hissedilememekte olup, gelinen sonuç müzikal piyasa boyutunun dediğini yaptırdığıdır.
Maddi olarak yaşanan bir kavgaya bu satırların yazarı henüz öğrenci iken Eskişehir Anadolu Üniversitesi-İletişim Bilimleri Fakültesi’nde düzenlenen Türk Müziği Sempozyumu’nda(1981) tanık olmuş, hocalarının istekli ve de yetenekli öğrencilerden seçtikleri 6 sınıf arkadaşıyla katıldığı sempozyumun kavga üzerine sonlandırılması nedeniyle o güzel anların bitmesini hiç unutamamaktadır. Sözlü kavga örneklerine benzer ortamlarda daha sonra çok şahit olmuştur.
Doğrusu yıllardır yaşanan kısır, verimsiz çekişme mantığının kişisel tatmininden ziyade işlevsel bir çözüme aklı selim, yaptırım gücü olan bir kürsüde konuşabilmek ve artık buna bir son vermek olmalıdır.
Şunu da belirtmeliyiz ki müziğimizdeki sorunların çözümü amacıyla zamanın tek söz sahibi TRT de bir çok Danışma Kurulları toplantısı yapılmış, buralarda bir çok sorun konuşulmuş ama hep konuşmayanların dediği olmuştur.
Çünkü bizde konuşmayanların dediğine daha çok önem verilmektedir. Sabırla sessiz çoğunluğun bilinç düzeyinin artması beklenmektedir.
Artık her isteyenin istediğini daha geniş platformlarda söylemek gibi bir imkan doğmasına rağmen eskiden olduğu gibi asıl uygulayıcıların dikkatinin ve de işlevsel ilgisinin çekilemediği söylemler yine tarihin derinliklerine gömülmek sonucuyla karşı karşıya kalacaklar,
gelinen durum ise bizlerin kopyalarının yine, yeni-yeniden aynı tartışmalardan medet umarak mesleki kariyerlerini tekrarlar üzerine kurmaları olacaktır.
Bu eski tartışmaları yapan müzik uğraşanlarımızın doğal olarak yaşlarının ilerlemesi, iletişim hızının düzeyi ve en önemlisi “söylemlerinin tarihe geçirilmiş olması” nedeniyle sesleri duyulmamaktadır. Ama bu değerli insanlarımızın şimdi yok oldukları anlamına gelmemelidir.
Kağıt üzerine yazma şansımızın zaten pek olmadığı ve on yıl sonrasında her yazının sanal ortama taşınacağı bilinmektedir.
GTSM’nin bilimsel tartışma ortamları tıpkı MUSİKİ DERGİSİ gibi her türlü bilimsel ya da samimi tarzda yazılmış bakış açılarının yayınlandığı veya yayınlanacağı açık platformlar olmalıdır.
İşleve dönüşmeyen ve de geniş katılımlı olmayan fikirlerin bir öneminin olmadığı artık bilinmektedir.
Musiki Dergisi