İTÜ TMDK Kuram-Uygulama Sorunları Kongresi’nin Ardından… Dr. Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 4833 | En Son Okunma: 22.11.2024 - 03:42
04-06 Mart 2008 tarihleri arasında Maçka İTÜ Sosyal Tesisleri salonunda gerçekleştirilen ve GTM’nin önemli bir problemine çözüm arayan “Türk Müziğinde Uygulama-Kuram Sorunları ve Çözümleri Uluslararası Çağrılı Kongre”de -doğal olarak- bir sonuç çıkmasa da, bildiri sunan konuşmacıların fikirleri ve çözüm önerileri, konuya 2008 yaklaşımını yansıtması açısından önemliydi…
İTÜ TMDK Kuram-Uygulama Sorunları Kongresi’nin Ardından…
04-06 Mart 2008 tarihleri arasında Maçka İTÜ Sosyal Tesisleri salonunda gerçekleştirilen ve GTM’nin önemli bir problemine çözüm arayan “Türk Müziğinde Uygulama-Kuram Sorunları ve Çözümleri Uluslararası Çağrılı Kongre”de -doğal olarak- bir sonuç çıkmasa da, bildiri sunan konuşmacıların fikirleri ve çözüm önerileri, konuya 2008 yaklaşımını yansıtması açısından önemliydi.
Öğle yemeklerinin -sponsor nedeniyle- kokteyl mezelerinden oluşması dışında organizasyon olarak her yönden mükemmel diyebileceğimiz bir düzenleme alt yapısı hissediliyordu. Gerek bu açıdan gerekse (tabii ki en önemlisi) böylesine hassas ve de şimdiye değin açık olarak el atılmamış konuyu gündeme getirmeleri açısından İTÜ TMDK Müdürü sn. Prof.Dr. Lale Berköz ve Kongre Yürütme Kurulu(*) adına Sn. Yrd.Doç.Dr. Göktan Ay’a teşekkür etmek gerekiyor.
Kongre veya simpozyumların sunulan bildiriler ışığında kesin bir sonuca ulaşmasının -şimdiye değin düzenlenmiş örneklerin sonuçlarında olduğu gibi- gelecek müzik bilimcilerin değerlendirmelerinde daha rasyonel bir şekilde yansıyacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle, üstelik böylesine yıllardır tartışılan bir konuyu irdeliyen toplantıda net çözüm önerilerinin gündeme gelmesi doğal bir sonuçtu. Bu önerileri Kongre kitabı basıldığında(kesinlikle basılacağı söylendi.) daha net algılayacağınızı düşünüyoruz.
Konunun, ülkemizin ilk TMD Konservatuarı tarafından bir kongre – ad önemli değil- şeklinde gündeme getirilmesi, diğer GTM sorunlarının da –artık belli olan- çözümüne yönelik adımların atılacağı izlenimini doğurdu. Zaten bu sorunlar da yeterince dile getirildi.
Çözümsüzlükte eski toprakların etkisi artık zayıflamış gibi görünse de hala için için bir yıldırma ve korkutma belirtilerinin sürdüğünü söylemek mümkün.
Malum sistem tartışması ve H.S. Arel hayranı olmaktan övünç duyan ama Arel’in düşüncelerinin % 1’ini bile yerine getirememiş ve bunca kargaşanın ana sebebi olan şimdinin emektar öğrencileri ile kimi şurekasının oluşturduğu keyfi, meşksel zincir halkaları, sorunların çözümünü sürekli geciktirmiş, şimdiye değin tüm GTM müzik kurumlarında varlığını hissettirmiştir.
Eğer bugün Arel’i savunanlar, Arel’i birazcık tanımış ve uygulamış olsalardı bile şu andaki durumdan çok daha ileride olacaktık.
Maalesef bugün gelinen nokta GTM’nin sanki bir Demirperde ülkesi müziği kimliğidir. Yani bu müzikten bizim dışımızda kimse bir şey anlamamaktadır.(Türkiye’ye gelip aylarca meşk yapan kimi bilim adamı, kimi müzisyen kimi ise kaçkın!! olan yabancılardan bahsetmiyoruz tabii ki)…
Kongre süresince izleyip de tutabildiğimiz notları aktarmak istiyoruz:
Ayhan Zeren:
“Müzik görecedir. Her icracı tekil olarak özgün müzik yapıyor. İcracılar kurama da kulak vermelidirler. Eğer herkes kendi bastığı perdenin doğruluğunu iddia ederse, birliktelik ve toplu icra sağlanamaz”
Can Akkoç (Kendisi katılmadı. Bildirisi okundu): Dizek kelimesini scala karşılığı olarak kullanmış. Evrensel dizek oluşturulmasını savunuyor.
Ruhi Ayangil:
“Türk makam müziğinde makam içindeki her ses tabii, doğal bir sestir. Dolayısıyla değiştirme işaretine gerek yoktur… Kısa vadede herkesi mutlu edecek çözümleri beklememek gerekir. Batı müziğinde de dizek’e bir çizgi eklemek için 100 yıl beklemek gerekmiştir. Şimdiki çargah gibi, tabii dizi, yapay dizi olmamalıdır… Ben beş çentikli diyez işaretini kullanana rastlamadım… Hem müziğimiz, hiçbir müziğe benzemez diyoruz, hem de buselik’e la minör, nihavend’e sol minör, acemaşiran’a fa majör gibi Batı müziğine benzetmeye çalışıyoruz ki çok yanlıştır… Türk makam müziği olabildiğince az işaretle yazılan bir yazı sistemi oluşturulmalı… Zekai Dede, Medeni Aziz Ef. 17’li sistemi kullanırdı. 17’li ile 24’lü ses sistemi arasında fark olmamalıdır…Şimdi biz burada karar alsak X.. dergisinde uygulanacak mı sanki?..”
Erol Sayan:
“Değiştirme işaretleri koma sayısına göre do 1, do4, do5 diyez, aynı şekilde bemol vs. ve hepsi ama hepsi, yani ne kadar ses varsa hepsi numarayla adlandırılmalıdır… 3-6 koma kullanılmaz. Ben Laika Karabey’e sordum. Arel demiş ki: “Bize bu sistemi Yunan müziğinden aldı demesinler diye 3-6 koma değiştirme işaretlerini kullanmadık.”… Ben kullanıyorum yeni kitabımda… la’ya la demeliyiz… Ben diyezleri, mesela geveşt’e fadiyez5 diyorum. Segah 1 koma bemol demiyorum. (1si) (sol taraf bemol, sağ diyez) diye adını değiştiriyorum.”
Okan Murat Öztürk:
“Büzürk 12 makamdan biridir… THM olarak örneğini verdiğim türküler büzürk makamındadır. Bazıları: Fırın üstünde fırın(Konya), Koca Arap Zeybeği(Aydın), Gül kuruttum(Hatay), Dama bulgur sererler(Rumeli), Üç güzel oturmuş iskambil oynar, Ey bostancı, Afyon’un ortasında…Türk Müziği’ni bütüncül bir bakışla ele alabilmek için, geleneksel nitelikleriyle “halk” ve “sanat” müziği birikimlerinin birlikte ve karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi gerektiği bir önkoşul olarak ileri sürülebilir. Bu bildiri, oluşum ve gelişimini büyük çapta Anadolu ve çevre kültürleriyle bağlantılı bir alan içinde sağlamış bulunan “geleneksel” Türk Müziği’nin, “ortak” ilkelere dayalı “tek” bir teoriyle açıklanabilirliği anlayışına katkı sağlamak amacıyla kaleme alınmıştır… Büzürg Makamı için tarihsel olarak, her şeyden önce bir “eski” ve “yeni” ayrımı yapılması gerekliliği vardır… Rast Kararlı Eski Büzürg Örnekleri… Irak Kararlı Eski Büzürg Örnekleri… Bu bildiride, günümüz teorisinde “dönüştürülmüş” olarak yer almasına ve eser verilme anlamında çok rağbet görmemesine rağmen edvar silsilesindeki on iki meşhur makamdan biri durumundaki Eski Büzürg Makamı’nın, geliştirilen “kategori ve bağlam esaslı” aralık analizi yaklaşımı ile halk müziği içinde var olmayı sürdürdüğü, örnekleriyle ortaya konulmuştur… Türk Müziği’nin “bütünlüğü” iddiası, bildiride yapılan inceleme ile de ortaya konulduğu gibi, ancak, halk ve sanat müziğine ait kaynakların bir arada değerlendirilmesiyle mümkün olabilecektir.”
Ozan Yarman:
Daha önceki yazılarında “Atatürk de her açıdan tartışmaya açılmalı” diyen O.Yarman, gerçekleştirdiği 79 sesli bir kanun gösterdi. Elektronik seslerden tüm komaları elde edebilen bir örnekle makam ses örnekleri verdi ama kimse makam seslerini algılayamadı. Sonra kendisinin icra ile alakasının olmadığı anlaşıldı. Babası oğluna destek vermeye çalıştı… Hocasından babasına bazı insanların kendisiyle gurur duyduğu hissi oluştu…
Nail Yavuzoğlu
“53. beşlide sistem kapanıyor. 54.nün olmasının hiçbir anlamı ve önemi yok… Yaylı çalgılar Fisagor sistemini kullanıyor. Üflemeliler ve insan sesleri ise Zarlino sistemini…1 koma zarlino’da 21,5 ; Fisagor’da 23,6 cent. Benim ki ise 25 cent’dir… Hala 17 ses diyen hoca varsa bu durum çok üzücüdür. 24 diye bir şey yoktur. Uydurmadır. 48 aralıklı bir ses sistemimiz olmalıdır.”
Karl Signel:
“Müzik bilgi mi, sanat mı? Teorinin amacı nedir? Teori olmadan icradan ne öğrenebiliriz?.. Makam teorisi… Tartişmaları canlandırmalı… İcra arkasında takip etmeli… zenginliği doğurganlığı teşvik etmeli… Hukukları içinde hürriyeti göstermeli. Makam tespitine yarayan bazı noktalar… İcracı bu noktalardan seçiyor…Giriş cümlesi…Çeşitli durakların civarındaki perdeler…Tipik aralıklar…Stereotip motifler…Tipik karar cümlesi…Temel ve ileri teori …icra arkasından takip etmeli… tartişmaları canlandırmalı… TSMnin zenginliği, yaratıcılığı teşvik etmeli… TSM kuralları inçindeki özgürlüğü göstermeli …Teorisiz araştırma İcracı kulakları ile …Mahur makamında 6 taksim seç…Makamın tespit eden önemli noktalarını bul…Taksimleri karşılaştır …”
Ayhan Sarı:
“GTM gerek amatör, gerekse profesyonel tüm dünya müzisyenlerinin anlıyacağı, özümleyeceği ve de seslendireceği bir yapı işletim sistemine kavuşturulmalıdır. Herkesin gördüğünü çalıp, duyabildiği bir duruma getirilmelidir. GTM Batının psikolojik rehabilite arıyan kişilerinin müziği değildir. Bu anlaşılmazlığımız ve icra edilemezliğimizle sanki bir demirperde ülkesi müziği kimliğinde algılandığımızın farkında değil miyiz?”
Sabri Yener:
“THM de rast denmez. Mahur gibi notaya alınır ama aslında rast’dır. Ben si sesini 2 koma olarak gösteriyorum notayla alırken. Hicazkarda da öyle Bağlamada boş iken re telindeki mi-fa arasına bir perde daha eklemek gerekir ki, la telinde si-do arasına denk gelir… La-la dizisi re’ye, sol’e aktarılabilirken tizdeki do sesine aktarılamamaktadır… Her sese aktarım yapmak istiyorsak 53’lü ses sistemini kullanmalıyız… Bağlamada 17’li perde (yalın), 28 perde, 53 ses şeklinde gider. Ama bağlamaya 53 perde bağlanması düşünülmemeli. İcrada 17 ses esas alınmalı.”
Yavuz Daloğlu:
“Hiçbir ressama “elinizde şu kadar renk var, bunlardan resim yapmak zorundasın” diyemezsiniz. Aynı şekilde bir müzisyene de “elinizde şu kadar ses var, sen bu seslerin dışına çıkamazsın” demek mümkün değildir… Her alanda ciddi sınıflandırma sıkıntısı var… Kantemiroğlu daha 18.yy da Türk müziğinin bilim ve sınıflandırma açısından zenginliğinin gösterilemediğini, buna neden neden olarak da böyle bir kafa yapısının oluşturulamamasını belirtmektedir. Yıl 2008, Aynı sorunlar hala çözülememiş duruyor… Geleneksel Türk müziğinde anımsatma özelliği hariç, gerçek anlamda hiçbir zaman nota yazısı kullanılmamıştır. Batıda ise nota yazısı 1000 yıldır geliştirilmektedir… Tek bir sistemi bulmaya çalışıldığını görüyorum. Bu da bana çok doğru gelmiyor… Bizim hala notalarımızı yeterince çözdüğümüzü, özümsediğimizi sanmıyorum… Eserlerimizi, kültürümüzü belirleyip, tesbit etmek, ortaya çıkarmak - geleceğe ve dünyaya kendimizi aktarabilmek açısından- hepimizin birinci görevidir.”
Barış Bozkurt-Ali Cenk Gedik-M.Emin Karaosmanoğlu:
Çok ilginç bir ses, veri, her açıdan depo vazifesini görebilecek, henüz tam olarak kendilerinin de ne işe yarıyacağını bilmedikleri, ama kanımızca geliştirildiğinde müziğimiz hakkında tüm istatiksel sorunlarının çözüleceği bir veri tabanı oluşturulması üzerinde durdular. Bu bildirinin anlattıklarının geleceğini düşününce –heyecanlanmadım- desem yalan olur.
Lale Berköz (Kapanış Konuşması)
“Bir çok soruna katılıyorum ama bütün bunların çözümü sadece bir kurumdan beklenemez. Herkes birbirine bilimsel açıdan “ne yapmış, nasıl faydalanabilirim?” diye yaklaşırsa, daha olumlu sonuçlar çıkacağına inanıyorum.”
____________________________
(*) Bilim ve Danışma Kurulu
Prof. Dr. Lale BERKÖZ (Başkan)
Prof. Dr. Alaeddin YAVAŞÇA
Prof. Dr. Nevzad ATLIĞ
Prof. Fikret DEĞERLİ
Prof. Dr. Cihat AŞKIN
Yard. Doç. Dr. Göktan AY
Öğr. Gör. Dr. Nail YAVUZOĞLU
Yürütme Kurulu
Prof. Dr. Lale BERKÖZ
Yard. Doç. Dr. Göktan AY (Başkan)
Doç. Dr. Nilgün DOĞRUSÖZ DİŞİAÇIK
Doç. Songül KARAHASANOĞLU
Yard. Doç. Bülent KURTİŞOĞLU
Öğr. Gör. Ali YAYLA
Öğr. Gör. Belma KURTİŞOĞLU
Öğr. Gör. Sinem ÖZDEMİR
Arş. Gör. Gözde ÇOLAKOĞLU
Arş. Gör. Ahmed TOHUMCU
Arş. Gör. Ortaç AYDINOĞLU