“GTSM’de Eğitim-İcra Farklılıkları…” Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 2172 | En Son Okunma: 21.11.2024 - 17:33
Geleneksel Türk Sanat müziğinde (GTSM), temel eğitim şekli olan “meşk” sisteminden “mektep” sistemine geçişe kadar ortalama 100 yıllık bir süreçte belki de tüm tarihi içinde bu döneme değin yaşanmamış, yap-boz uygulamalarını görmekteyiz. Mektep-metod arayışları 20.yy.’ın ikinci yarısına uzanmakta, oluşan uygulamalar ise kişisel ve onları takip eden öğrenciler çeşitliliğini meydana getirmiştir. Öğrenciler artık büyümüş “benim hocamın öğrettikleri doğrudur” deme aşamasına gelmişlerdir. Söz konusu durum işin akademik araştırma yanıdır.
Hele bir de piyasa yanı vardır ki asıl uygulamayı yapan ve pastayı yiyen konumuna geçmişlerdir.
Devlet müzik icra kuruluşlarındaki memur zihniyetinin de pastadan pay kapma uğraşısına girdiği gözlenmektedir.
Bunu yasaklamak çözüm değildir.
Para ve şöhretin herşey demek olmadığı bilinci artık yok olmaktadır.
Doğrunun bulunamamazlığı bıkkınlık yaratmaktadır.
Mesleğiyle ilgili dahi olsa okumama, mesleğinde yenilikleri, yeni düşünceleri izleme gereği bilinci verilmemiş icracılar GTSM’nin her yanında görülür olmuşlardır. Hayatında bir makale bile yazmamış olan kişiler müzikle ilgisi olmayan fakültelerin -çalışma alanı tali olarak müziğe de girebilecek- bölümlerinde kaçamak doktora yapmakta veya zorunda kalmaktadırlar.
Birşeyler yapmak isteyen de sempozyumlarda, dergilerde veya küçücük konserler aracılığıyla müziğimize bir şeyler katmaya çalışmaktadır.
Günümüzde GTSM’nin en önemli problemi olarak notalama görülmektedir.
Notanın kullanımının yerleşmeye başlaması, Batı müziğinin girişi, cemiyetlerin çoğalması, ardından konservatuarların açılması ve Devlet TSM icra topluluklarının oluşmasıyla buralarda birlikte görev yapan bireylerin icra ve anlayış farklılıkları “benimki doğru, seninki yanlış” mutsuzluk ve küskünlüğünü ayyuka çıkarmıştır.
Ortalama 50 yıldan beri gelenekçiliğin, yerini tutuculuğa bıraktığı gözlenmekte, GTSM’nin büyük müzik adamlarının sanki bir hastayı tedavi etmek ister gibi yeni sistem arayışlarına yönelmelerinin hemen hiçbir faydasının olmadığı görülmektedir.
Tarih içindeki öğretim ve aktarım zincirlerinin Saray, tekkeler, cami ve mehterhane gibi kümeler etrafında toplanması, beraberinde yorum ekollerini getirmiş, notayla birlikte daha önce varolan “üslup farkı” sonraları “nüsha farkı”na dönüşmüştür.
Toplu icrada herkes aynı sesi basamıyorsa bu bir sorundur ama GTSM’nin değil. Eğitim – icra – meşk sisteminin bir sorunudur. Artık, icrada herşeyin nota demek olduğunu kabul etmek veya etmemek sorunudur.
GTSM içinde meşk etmemiş, yabancı birinin eline varolan notalarımızdan verdiğimizde seslendirememektedir. Bu konuda şahsım olarak çok örnekler yaşamış olmakla birlikte en önemlisi Mıskal’ı tanıtmak amacıyla yaptığım bir TRT programında panflüt ustası Georg Zamphir’in önüne bir GTSM notası koyduğumda nasıl debelleştiğini görerek yaşamıştım. Bu durumda müziğimizi yabancılara tanıtımda daha baştan hevesleri kırmak gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
19.yy ortalarından sonra, değer verdiğimiz ve çok şey borçlu olduğumuz “tatil müzisyenleri”* ile devam eden GTSM, piyasa tavrını da beraberine alarak 1960’lardan sonra profesyonelleşmeye başlamıştır.
Bu icrasal ustalaşmanın eser üretimiyle paralel bir şekilde yürümediği gözlenmektedir.
GTSM özgür müdür değil midir? Sorusu bu işle uğraşanlar tarafından hep bir muamma olarak kalmıştır. Bireysel icralarda bu sorun pek önemli olmazken, zorunlu olarak birlikte icra gündeme geldiğinde, mutsuzluklara varan gizli çekişmeler ortaya çıkmaktadır. 20.yy ilk çeyreğinden beri GTSM’nin konser salonlarına taşınması, ciddi icra disiplinini getirmekle beraber aktif katılım oranını azaltmıştır. Gelenekte dinleyicinin katılımının varolduğu müziğimizde konser salonlarındaki icra “asıl icra” olarak kabul edilir olmuştur. Burada Cem Behar’ın yaklaşımlarını yabana atmak mümkün değildir.
Nazariyatın ayrıntılarda kişiden kişiye değişmesi ile bir türlü doğruya ulaşılamadığından “doğrusunu ben bilirim” böbürlenmeleri ve kıskançlıkları küskün müzisyenleri de beraberinde getirmiştir.
Her yeniye şüpheyle bakılmış, eskisiyle idare edilmeye çalışılmıştır. Bugün klasik faslımızı, kar formunu vs. ille de o dönemlerdeki gibi mi kullanmalıyız? Hiç özgürlüğümüz olmamalı mı? O zamanki müzik anlayışıyla, hayat koşullarıyla günümüzün durumu aynı mıdır?
Tabii ki yeniliği kastederken yozlaşmayı değil öze sadık kalan, gelişime yönelik dinleyici kitlesi bulunan bir özgürlükten sözediyoruz.
Görülen odur ki yıllarca kuruluşu özlemle beklenen Devlet müzik kurumlarımız arasındaki bir birliktelikten de söz etmek mümkün değildir. Bilgiyi arttırmanın bir yolu da görme ve yaşamadır. Bugün çeşitli illerimizde varolan müzik kurumlarımız birbirinden bi haberdir. Gerek icra gerek eğitim birlikteliği gibi bir duyarlılık yaşanmamaktadır.
“Benim derya musikim” anlayışıyla bu işin yürümeyeceğinin hala anlaşılamamış oluşu bile tarihi değerlerimize ne kadar körü körüne bağlı olduğumuzun bir göstergesidir. Bu eğitim olarak verilen bakış açısından kaynaklanmaktıdır.
Müzik icra kuruluşlarımızda görev yapan personeli üç ana başlık altında toplamak mümkündür:
Konservatuar mezunları, Cemiyet-derneklerden yetişenler ve diğer müzik okullarından gelenler.
Mutlaka hepsi birbirinden değerli icracılar. Ama ya birliktelik? Yay bağlarından, mızrap vuruşlarına, Yıldırım Gürses’leri, Avni Anıl’ları kabul etmeyenlerine değin varolan bir mozayiktir artık GTSM.
Aynı çatı altında görev yapan müzisyenlerimiz arasındaki görüş ayrılıkları kendini özellikle birlikte müzik yaparken ortaya çıkarmaktadır. GTSM’nin işlevsel olarak sürdüğü kurumlar olan Türk Musikisi Devlet Konservatuarları, Devlet Koroları, TRT ve Cemiyetlerde çeşitli anlayışlar bulunmakta, bu anlayışlar kendilerini dile getirememekte, bu görüşler zamanla anlaşmazlığa dönüşmektedir.
Makam veya makamlardan türetilme makamlar yerlerini -grupları içinde- özet makamlara bırakmaktadır artık.
Geleneğin sözde kaybolması gündeme gelmekle birlikte müzisyenlerin anlaşması açısından belki de yeni bir dönem doğmaktadır.
Doğruyu belirleyecek yaptırım gücü olan bir kuruma gerek duyulmaktadır. Yakın bir örnek “Türk Müziği Dernek ve Vakıfları Dayanışma Konseyi” adı altında çalışmalarına başladıysa da bugün yok olma aşamasındadır.
Temel sorun doğruları tek olan; herkesin, tüm dünya insanlarının aynı şeyi anlayabildiği notasıyla, nazariyatıyla bütün, ortak bir Türk müzik öğretisine olan ihtiyacın giderilememesidir.
EKLER:
İCRADA GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İNCELEME BAŞLIKLARI
Meşkten Muzıkayı Humayun’a
Notaya
Tasnif ve Tesbit Heyetine
Arel-Ezgi-Uzdilek sistemine
Cemiyetten TRT’ye
Konservatuara
Devlet Korolarına
TRT, Devlet Koroları, Cemiyetler’den özel müzik üretim kuruluşları, kasetçiler ve TV-Radyolara…
GTSM İCRA KURULUŞLARINDAKİ MÜZİK ANLAYIŞLARI:
a- Klasikçiler
b- Yenilikçiler
c- Geleneğe bağlı yenilikçiler
d- Populistler
e- Cemiyetliler
f- Konservatuarlılar
g- Metodistler
PROBLEMLER
a- Nota ve birlikteliğinin olmayışı
b- Aktarma problemleri
c- Birlikte söylemede seslerin kaynaşmaması.
d-Çalgılarda balans sorunu, çalgılarımız arasındaki volüm farkını gidermek için birlikte icrada çalgı sayılarının belirlenmesi. Örneğin Kaç ud’a kaç kemençe, kaç ney’e kaç tanbur gibi.
e- Koma seslerin aynı ses yüksekliğinde basılamaması.
f- Mızrap vuruşları ve yay çekişlerde birlikteliğin olmayışı.
_______________________________________
Ayhan SARI
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
KÜLTÜR İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI
“TÜRK MÜZİĞİNİN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ SEMPOZYUMU”nda bildiri olarak sunulmuştur.
29 Kasım – 1 Aralık 1996
TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ
(*) Tatil müzisyenleri: Geçimini ve asıl iş mesaisini başka bir meslekten sağlayıp, boş zamanlarında müzikle uğraşan müzisyenler.