“Geleneksel Türk Sanat Müziği Sanal Bir Müzik midir?”… Dr. Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 44164 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 20:48
Müziğimiz konusunda yeni söylemler bulamayan kişilerin sözel tartışmalarının ana konusunun içten içe hala “o mu benden, ben mi ondan almışım” şeklinde dile geldiği gözlenmektedir. (Ah bu Ziya Gökalp…!)
Gerçek Türk müziği karakterini ortaya çıkarabilecek çalışmalar nedense hep önlerinde –istendiğinde aşılması kolay olan ama ne yapılırsa yapılsın bir bahanenin bulunabileceği bir müzik ortamında- barajlarla karşılaşmaktadır. Ve bilinmektedir ki, her müzikal üretime mutlaka olumsuz anlamda bir kulp bulmak adeta bir Türk müziği felsefesi haline gelmiştir.
Çünkü gerçek müzikal anlayışımızın ne olduğu konusunda belirsizlikler, davranış kargaşasına neden olmaktadır.
Üç-beş sosyal cemiyette yaşanan söz konusu özgüven anlayışı, kendi kendini tatminden öteye gitmemektedir.
Herkesin kendine göre bir GTSM anlayışının olduğu gözlemlenmekte, artık GTSM dendiğinde, kelimeler aynı olmasına karşın herkesin bu tanımlamadan aynı şeyi anlamadığı anlaşılmaktadır. Günümüzde GTSM kişiden kişiye değişir olmuştur.
Müziğimizi değerlendirirken veya günümüzdeki durumunu sorgularken kriterlerimizin ne olması gerektiği konusu, bir bilinmez haline gelmiştir.
Herkes kendi gerek dar, gerek geniş bakış açısıyla yorumlar yapmakta, ahkamlar kesmesine kesmektedir de olgunun gerçek boyutunun ne olduğu konusunda hep gerçekle ilgisi olmayan hamasi söylemler iki dudak arasına gelmektedir.
Gerçekle olması gereken arasında uçurumun giderek açıldığı gözlenmektedir.
Söz konusu görüntüler, bu işle direkt olarak ilgilenen profesyonel müzik uğraşanlarımızın ürün ve uygulamalarında kendini açık açık göstermektedir.
Konservatuarından, Devlet Korosuna, TRT’sine serbest piyasa koşullarında salınan bir müzik anlayışı içten içe oluşmaktadır.
Müzik Dernekleri-cemiyetleri ise artık 20.yy daki gibi değildir. Tamamen bir piyasa anlayışının hakim olduğu görülmektedir.
İcrasal amatör Türk müziği müdavimlerimizin gözle görülür olanları şöhret basamaklarına nasıl çıkabileceklerinin peşindedir.
Daha işin başında olan bir konservatuar öğrencisi bile piyasada nasıl tutunabileceğinin hesaplarını yapar hale gelmiş, müziğimizi korumak amacıyla kurulmuş kurumlarımızda
öğreticisinden yöneticisine çoğunluk maddi çıkar peşine düşmüşlerdir.
Her boşluğun bir şekilde dolduğunu bilmesine biliyoruz da, bizim kültürel boşluklarımızın dolumu hususunun “biraz!!” boş bırakıldığına bırakın inanmayı, artık yaşar hale geldiğimizi gözlemliyoruz…
Musiki Dergisi