Geleneksel Türk Müziği Simpozyum-Kongre ve Yazılarındaki Çözüm Önerilerinin Akibeti… Dr. Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 3032 | En Son Okunma: 22.11.2024 - 04:37
Geleneksel Türk Müziği yakın tarihimizde bugüne değin yüzlerce yazı yayınlandı, simpozyum-kongre-paneller düzenlendi. Hepsinde önce durum, ardından çözüm önerileri sıralandı. Bu çözüm önerilerinin sahiplerinin bazıları adeta linç edilircesine müzik tarih sayfalarına canlı canlı gömüldü. Sonuç: Müzik yine bildiğini okudu…
Klasik bilim söylemidir: Konu önce serilir, geliştirilir, arkasından çözüm önerileri gelir ve sonlanır. Yakın tarihimizde yaşıyan sorunlara duyarlı müzik uğraşanlarımız da öyle yaptılar. Serdiler, geliştirdiler, önerdiler ama sorunları çözemediler…
Kısacası, kimisi müzik piyasasının nehir -deniz değil- girdabında, kimisi ise en basitinden açıklama, kaynak dipnotlarının ayrıntısı ve daha da vahimi, ingiliz, amerikan, fransız(!) tipi arasındaki fark yazımının nasıl olacağı arasında kayboldu gitti. Kimisi hala özgeçmişin nasıl yazılacağının şekilleriyle meşgul…
Müzik kuram-icra çalışmalarımızda hiçbir şey yapmasak, sadece bugüne değin geliştirilen çözüm önerilerini araştırıp madde madde sıralasak bile ortaya belirgin bir problem ve çözüm tablosu çıkacaktır.
Ama biz ne yapıyoruz? Sorunun doğurtulmuş sorunu ve çözümün varyasyonlanmış çözümleriyle yeni yetme kimi (hepsi değil) akademik bebelerin titr alma uğraşılarını büyük bir sevecenlikle karşılayıp, eskinin 13. kez tekrarına izin veriyoruz.
Sayın musiki hocaları, bu mudur bilimsellik? Yoksa siz de mi öyle yaptınız? Hiç mi geçmiş yazıları okumadınız? Yeni yeten öğrencilerinizin hepsi de çok değerli. Öyle mi? Ya da duygusallığınız bilimi biraz fazlaca örter hale gelmiş…
Bilimsel bir toplantının bilim kuruluna bakıyoruz. % 80’inin akademik yazı alanında varolmadığını görüyoruz. Eh, bunların da akademik seçiciliği ahbab-çavuş ilişkisinden öteye gitmiyor.
Bir takım hocalarda, öğrencilerinin akibeti meçhul geleceklerine bilinçsiz bir meftunluk sözkonusu sanki…
Bir güven, kavram ve yağcılık kargaşasıdır gidiyor. Rüzgarcılar hep tu kaka…
Sorunlar olduğu gibi duruyor, herkes yine bildiğini okuyor. Söylemi ve uygulaması birbirini tutmayan yeni bir nesil yetişiyor. Hocalar ise tatlı öğretmen kürsülerinde gereksiz mutluluk ahkamları kesiyor.
Bu kadar mı olur; anlık mutluluk uğruna gelecek mutsuzluğu sezinleyememek, öngörememek, sürekli ötelemek?
Ne yoksa, bu yeni hocalarda ve bu hocaların yöneticilerinde yok. Nerde Ataullah, Uz, Ezgi, Arel, Karadeniz ve Tura? Nerde orkestra?
Konservatuarlar, Devlet Korolarının dildeki söylemesi şaşaalı icra heyetleri nerde?
Neymiş? Yasaklanmışmış. 78 yıl geçti ardından. E, 1976′nın sonrasından da 32 yıl geçti. Geçti de ne oldu? Hala bir eserleri, kütüphaneleri yok…
Nasıl bir erozyondur ki, kaydıra kaydıra bitiremediler. Konservatuar mezununu köy düğünlerinde boğaz tokluğuna misali üç gün üç gece çalan(!) müzisyen haline getirdiler…
Alt yapı mı sağlam? Artık o da yok. Ses sayısını arttır arttırabildiğince. Bunu da “büyük iş edalarıyla sun, sundur ve övün; ses fiziğinin herkes tarafından anlaşılmaz dilinin gizemiyle oluşturulan yalanların güvensizliğinde kavrularak”…
Acınıyor gelecek hocaların şimdiden oluşması olası gelecekteki komik hallerine, At-avrat-üsküdar nağmelerinde…
Neymiş, çözüm önerisiymiş gizli kapaklı sekreterler organizasyonunda uygulama ve kuram kongresi, sempozyumu, paneli.
Senin bir şey uygulayamıyacağın başından belli…
Artık ilkler bitti, sonlara gelindi. Kopyanın kopyasını yapa yapa kopya kağıtları delindi gitti.
Belli ki mahiyetindekilerin verimsiz mutluluğu idealden daha önemli…
Dr. Ayhan Sarı “Geleneksel Türk Müziği Simpozyum-Kongre ve Yazılarındaki Çözüm Önerilerinin Akibeti…”