Üniversiteler Sanat Kurumları ve Sanatçılar -1- … Göktan Ay
Toplam Okunma: 2324 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 04:57
Ülkemiz’de bir konuyu yazayım diye düşünürken, gündem bir anda değişiyor. Son günlerde tartışma konularından birisi de “her ünvanlı” kişi, “bilim insanı mıdır?” oldu. Tabii bu konuda, özellikle akademik hayat üzerine yoğun bir çalışma yapan bir kişi olarak, alandaki çeşitli konulara değinmekte, çözüm yollarını da birlikte önermekteyim. Bu yazımda durum tespiti yapıp, daha sonra bu konuya dönmek istiyorum;
“Sanatta en büyük sınav yetenektir”…
Ülkemiz de bir konuyu yazayım diye düşünürken, gündem bir anda değişiyor. Son günlerde tartışma konularından birisi de “her ünvanlı” kişi, “bilim insanı mıdır?” oldu. Tabii bu konuda, özellikle akademik hayat üzerine yoğun bir çalışma yapan bir kişi olarak, alandaki çeşitli konulara değinmekte, çözüm yollarını da birlikte önermekteyim. Bu yazımda durum tespiti yapıp, daha sonra bu konuya dönmek istiyorum;
Son yıllarda, üniversitelerde açılan o kadar çok bölüm var ki; ya mezunların nerde istihdam edileceği bilinmiyor; ya bir program ortaya konuyor, 4 sene uygulanıyor, başarısızlık varsa, yeniden değiştiriliyor; ya da bizde de olsun diye fakülteler kuruluyor, kişiler dekan olmak için koşturuyor, ama hangi insan gücünü yetiştireceği dikkate alınmıyor.
YÖK’nda kan ve anlayış değişimi yaşanırken, “sanat kurumları”, alanımız olduğu için bir kere daha hatırlatmayı görev biliyorum;
1/ Eğitim Fakülteleri “müzik eğitimi anabilim dallarında” 2000 li yılların başında, bir program uygulamasına gidildi, programla ilgili çok eleştiri yapıldı, “uygulayalım sonra bakarız” dendi, başarısız oldu, programları hazırlayanlar bir türlü anlaşılamadı, 2006 yılında yeni program devreye girdi, yine eleştiriler yapıldı, uygulama devam ediyor. Peki geçen zaman, öğrencilerin hayatları-gelecekleri-sanattaki yeterliliği ne olacaktır? Önemli değil, nasıl olsa binlerce genç arkadan geliyor düşünülüyor olsa gerek!…
Çözüm; ders programları, bu alanda çalışan uygulama ve teoriyi bilen kişilerden oluşacak kişilerle yapılmalı, bölümlerin görüşleri mutlaka alınmalıdır.
2/Konservatuarlarda ve müzik eğitimi bölümlerinde ve sanat eğitimi bölümlerinde, lisans sonrası gençler yükselmek için, “sanatta yeterlik” yapıyorlar, ancak, yaptıkları çalışma “doktora” karşılığı olduğu halde, unvan olarak kullanamıyorlar. Çok yazılmasına, başvurulmasına rağmen bir “titr” belirlenemiyor.
Çözüm; “sanatta yeterlik” karşılığı “titr” (Sy.- San.Yet. v.b.) acilen belirlenmeli ve verilmelidir.
3/ LES çıktı, bu sanat okulları için geçerli olamaz dedik, yazıldı, çizildi, “olur dediler, kalite yükselecek dediler”, senelerce gençler yeterli puan alamadıkları için, akademik hayata atılamadı, sanırım 2005 yılında puan yerine, les’e girme şartı getirildi, çözüm için! adı değişti “ales” oldu, nihayet 2007 yılında, sanat eğitiminde “les-ales” şartı kaldırıldı. Geçen zaman, kaybedenler, gelecekler ne oldu?
Çözüm; acilen yapılacak olan, sanat okullarında, öğretim elemanı alımında da “ales” şartının kaldırılmasıdır. “Çünkü, sanatta en büyük sınav yetenektir”
4/ Sanat okullarında “üds” barajı nedeni ile, yeterli eleman yetiştirilememektedir. ÜDS ile “kalite yükselecek” dediler, üds; “ bilgiyi ölçmeyen, sürekli eleştirilen yapısı ile bir an önce terk edilmeli, ÜDS nedeniyle yığılmış-sorun haline gelmiş öğretim elemanlarının sorunları, geçici maddelerle çözülmeli, bilimsel çalışmalar öne çıkarılmalıdır” dendi, yazıldı, çizildi, “haklısınız, olur dediler”, sonuç, olmadı, olması bekleniyor. Sanatını icra edemeyen, üds yi aşmış, ünvanlı öğretim elemanları arttı. Sanat yine geri planda kaldı. Bu nedenle; sanatta, alanda yabancı dil bilgisi zaten gereklidir. Anadolu liselerinde dahi öğretilemeyen, alt yapıdan yetişmiş gelmeyen gençlerle bir yere varmak mümkün olmamaktadır.
Çözüm; Özellikle sanat kurumlarında; yabancı dil, bilgi ve yeteneğin önüne geçmemelidir.
5/Yukarda saydığımız olanaksızlıklar bilindiği halde “Sanatçı Öğretim Elemanı” olmadan, Müzik bölümü, Konservatuar ve Güzel sanatlar Fakülteleri açılmaya devam ediyor. Özellikle yeni kurulan üniversitelerde hızla kurulmaya başlanan bu G.S.F.de hangi amaçla insan gücü yetiştirilmesi amaçlandığı belli değildir. Buradaki öğrenciler ne sanatçı, ne öğretmen, ne icracı, ne müzikolog olabilmektedir.
Çözüm; Müzik bölümleri, bölge merkezleri olarak kurulmalı, GSF’ndeki müzik bölümlerine izin verilmemelidir.
6/ Ülkemizde, her büyüme, gelişme diye algılanmak isteniyor, ancak, nedense, yozlaşmayı getiriyor. Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinin belli merkezlerde olması gerekirken, siyasi nedenlerle, günümüzde sayısının 50’e yaklaşmasında olduğu gibi. Peki sayıları arttı da sanatta gelişme sağlandı mı? Verilecek cevap hayırdır.
Çözüm; sanat kurumları açılmasında dikkatli davranılmalıdır.
7/ İcracıların en önemli görevi, saatlerce alanında çalışmak, kendini geliştirmektir. Ama, siz genel kuralları ve yönetmelikleri, icracı sanatçılara uygulayıp, onlardan, makale-yazı-kitap-bildiri yazmalarını isterseniz, sonuç gelişme olmaz, kaos olur o kişi zor durumda kalır, ortaya komik sonuçlar çıkar. Bu nedenle; sanat okullarında; öğretim elemanları; icra-uygulama ve teori/müzikoloji diye ayrılmalıdır.
Çözüm; İcracı sanatçı öğretim elemanları, ürettikleri/konserleri ile dosyasını kabartmalıdır.
8/ Sanat kurumlarında idarecilik çok önem kazanmaktadır. Yine unvan sıkıntısı çeken bu kurumlarda, genel kararlar uygulanmamalıdır. Doç. veya Prof. oldu diye kişiler, idari görevlere atanmamalıdır. İdarecili ve sanatçılık çok farklı alanlardır. Görev istemeyen hiç kimseye ünvanın var diyerek, lojman-araba-makam var diye görev verilmemelidir. İdareciliği seven ve isteyen, sosyal olan, bu konuda tecrübesi olan sanatçılardan faydalanılmalıdır. Eğer yoksa, dışardan, ancak, o kurumu yakından tanıyan, asosyal olmayan, yakın bilim/sanat disiplinlerinden veya asıl branşı dışında sanat alanında çalışmaları olanlar arasından idareci atanmalıdır. Müzik Bölümlerinde ve Konservatuarlarda atamalarda, öğretim elemanlarının görüşlerinin, eğilimlerinin alınmasında yarar vardır.
Çözüm; Rektörlerin sanat kurumları atamalarında, kurumların gelişmesini sağlamak için, ince eleyip, sık dokumalarında yarar vardır.
YÖK’ndaki Başkan değişimi, yeni anlayış ve yapılanma ile, üniversitelerin vurucu/tanıtıcı/sosyal gücü olması gereken, sanat kurumlarının ve sanatçıların sorunlarının giderileceğini beklemekteyiz.