Türk Mûsikîsi Yazmalarında/Edvârlarda “Akustik” Konusu… Dr. Fazlı Arslan
Toplam Okunma: 3243 | En Son Okunma: 20.11.2024 - 04:57
Bu makalede Türk Mûsikîsi yazma eserlerinde akustikle ilgili olarak yer alan konular tespit edilerek analiz edilmiştir. Kindî’den, Rauf Yekta’ya kadar birçok müellif, eserlerinde, akustikle ilgili konulara, az veya çok yer vermişlerdir. Bu kaynaklarda yer alan akustikle ilgili konuları, vokal ve enstrümantal sesler, tizlik ve pestlik sebepler, sesin nitelikleri ve sese etki eden faktörler olarak özetleyebiliriz. Bu konuların, hangi mûsikî yazmasında ne şekilde yer aldığı tespit edilmiş ve bunlar başlıklar halinde incelenmiştir.
Türk Mûsikîsi Yazmalarında/Edvârlarda “Akustik” Konusu… Dr. Fazlı ARSLAN
Özet
Bu makalede Türk Mûsikîsi yazma eserlerinde akustikle ilgili olarak yer alan konular tespit edilerek analiz edilmiştir. Kindî’den, Rauf Yekta’ya kadar birçok müellif, eserlerinde, akustikle ilgili konulara, az veya çok yer vermişlerdir. Bu kaynaklarda yer alan akustikle ilgili konuları, vokal ve enstrümantal sesler, tizlik ve pestlik sebepler, sesin nitelikleri ve sese etki eden faktörler olarak özetleyebiliriz. Bu konuların, hangi mûsikî yazmasında ne şekilde yer aldığı tespit edilmiş ve bunlar başlıklar halinde incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Akustik, tizlik ve pestlik, vokal ve enstrümantal ses.
Abstract
Acoustics/theory of sound in Turkish Music manuscripts and all that
related to it are studied in this article. Subjects about acoustics take
place in musical manuscripts partly from al-Kindus to Rauf Yekta. These
subjects are the production of vocal and instrumental sound, acuity and
gravity reasons in the stringed and wind instruments, and quality of
sound and factors that changes it. These titles presented in manuscripts
are studied under titles in this article.
Key Words: Acoustic, acuity and gravity, vocal and instrumental
sound.
Giriş
Türk Mûsikîsi yazma eserlerinin/edvârların ilk makâleleri veya ilk fasılları genellikle “akustik” denilen ses fiziği (mûsikînin mebadîi hikemiyyesi) konularına ayrılmıştır. Bazı yazmalar bu konuyu detaylı olarak ele alırken bazıları kısa tutar.
Fârâbî, İbn Sînâ, Safiyyüddîn Abdülmümin el-Urmevî, Abdülkadir Merâgî, Ladikli Mehmet Çelebi gibi mûsikî nazariyatçıları, bu konuyu tafsilatlı olarak ele alanlardandır.
Fârâbî, İbn Sînâ ve Safiyyüddîn, eserlerinde, hem mûsikînin ses sistemi (matematiksel temelleri) üzerinde diğer yazmalara göre daha fazla durmuşlar hem de eserlerinin ilk bölümlerinde akustikle ilgili konuları ele almışlardır. Adı geçen müelliflerden, özellikle Safiyyüddîn, Kitâbu’l-Edvâr ve er-Risâletü’şŞerefiyye’sinde el-Kindî ile başlayan Doğu mûsikîsi eserlerini ve eski Grek müzik yazmalarını tahlil ederek 17 perdeli Eski Doğu (Türk Müziği) ses sisteminin temellerini atmıştır. Daha sonraki yüzyıllarda yazılan birçok eser Safiyyüddîn’in ortaya koyduğu bu sistemi şerh etmişlerdir. Safiyyüddîn mûsikînin matematiksel temellerini ve ses sistemini detaylı olarak ortaya koyduğu er-Risâletü’ş-Şerefiyye’sinde aynı zamanda akustik konularına da diğer yazmalardan farklı olarak büyük yer vermiştir.1 Mûsikî nazariyatı konuları temelde iki kısma ayrılmıştır. Bunlardan ilki, mûsikînin fizik ilmi (ilm-i hikmet-i tabîiye) ile, diğeri ise matematik (ilm-i hisab) ile alakalıdır. Rauf Yekta’ya göre sesin tarifi, nasıl oluştuğu ve nasıl duyulduğu, tizlik ve pestliğin sebepleri gibi konular mûsikî ilminin fiziksel esaslarını teşkil eder. Her iki nağme arasındaki sayısal oranları ele alan kısım ise mûsikî ilminin “mebadî-i riyâziyesi”ni (matematiksel temeller) teşkil eder.2 Mûsikî yazmalarında da genellikle sırayla önce ses fiziği konuları, daha sonra aralıklar, bunların sayısal oranları ile başlayıp, tel bölünmeleri, dörtlü ve beşli cinslerin terkibi, bunlarla oktav ve iki oktavlık dizilerin tertibi gibi konularla devam eden matematik konuları yer alır. Her mûsikî yazması umumiyetle ika´ إیقاع konusu ve icraya yönelik birtakım bilgilerle son bulur. Eski Grek yazmalarında da buna benzer tertip görmekteyiz. Bunlardan birisi Boethius’un Fundamentals of Music adlı eseridir. Bu eser incelendiği zaman, beş bölüm halinde (book) yazılmış olduğunu ve birinci bölümün genel olarak, müziğin temel prensipleri, sesin, aralığın tanımlanması, uyum-uyumsuzluk konusu, seslerin tasnifi, insanın tabiatı 1 Safiyyüddin’in, Şerefiyye’sinde ele aldığı mûsikînin matematiğine ilişkin konular tarafımızdan hazırlanan bir çalışma ile özetlenmiştir.
Safiyyüddîn Abdülmümin el-Urmevî’nin er-Risâletü’ş-Şerefiyye’sinde Mûsikî Matematiği
(Ankara Üniversitesi İlahiyât Fakültesi Dergisi, cilt: XLVI, 2005). Bu çalışmada
Şerefiyye’ye kaynaklık eden eserlerle Şerefiyye’deki metodu takip eden
eserlere değinilerek belli başlı mûsikî yazmaları taranmıştır.
2 Rauf Yekta, Türk Mûsikîsi Nazariyâtı, Mahmut Bey Matbaası, İstanbul, 1924, s. 13.
265
gereği çıkarabildiği seslerin sınırlılığı, sesin nasıl duyulduğu gibi kon başlıklarına yer verildiği görülür.3 Akustik, fizik ilminin bir dalıdır. Seslerin hangi kanunlara göre meydana geldiği, ne şekilde yayıldığı, sesin aktarımı, denetim, etki ve kayıt gibi nitelikleri akustiğin alanına girer.4 Telli, nefesli ve vurmalı bütün müzik aletlerinin gövde tasarımından yaratacakları sesin gücü, etkisi, dağılımı, çoğaltımı, mühendislik ve müzik akustiğinin konuları arasında yer alır. Müzik seslerinin tını özellikleri de yine akustik yoluyla, titreşimleri hesaplanarak bulunur. Opera, tiyatro, parlamento binalarının, konser ve konferans salonlarının, müzikhollerin, camilerin, kiliselerin tasarımında ses dalgalarının kapalı alanlardaki oluşumunu inceleyen ve en uygun akustik koşullarının yaratılmasını sağlayan araştırmalar ise mimari akustik kapsamına girer.5 Dolayısıyla ses dalgaları, sesin şiddeti, ses titreşimleri, ses çıkarma, tiz ve pest ses gibi kavramlar modern akustiğin konuları arasında yer almaktadır.6 Benzer kavramlar ünlü İslam bilgini ve mûsikî ile ilgili eserleri elimize ulaşan ilk yazar el- Kindî’den beri az veya çok ele alınmış ve değişik biçimlerde işlenmiştir.
Bu çalışmada modern akustiğin temeli olan eski mûsikî yazmalarında mûsikî nazariyatının bu alanında verilen temel bilgilerin bir incelemesi yapılacaktır. Tespit ettiğimiz yazmalardaki konu ile ilgili bilgiler derlenerek belirlenen başlıklar altında incelenecektir.
Mûsikî Yazmalarında Akustikle İlgili Konular
Kindî (ö. 874), mûsikî risâlelerinde “ses” konusuna, değişik yerlerde ve dağınık olarak yer verir. Risâle fi Hubr Sınâati’t-Te’lif’te kulağa hoş gelen seslerden, uyumlu nağmelerin insanın duyguları üzerindeki olumlu etkilerinden söz eder.7 Kitâbu’l-Musavvitâti’l- Veteriyye’de ve Risâle fî Eczâi Hubriyye fi’l-Mûsika’da sesin özelliklerine, tellerden çıkan seslerin insanlarda meydana getirdiği fiziksel ve psikolojik değişikliklere değinir.8 Risâle fi’l-Luhûn ve’n-
3 Anicius Manlius Severinus Boethius, Fundamentals of Music, (trans., Calvin M.
Bower, ed. Claude V Palisca, London, 1989, s. 9, 16, 20-21.
4 Yekta, s. 14; Edwin J. Stringham, “Acoustics”, The International Cyclopedio of
Music and Musicians, New York, 1964, s. 9; Bilgilik Webster, İstanbul, 1988, XII,
370; Vural Sözer, Müzik Ansiklopedik Sözlük, s. 21.
5 Sözer, s. 20.
6 Meydan-Larousse, Meydan yay. İstanbul, 1973, XI, 216.
7 Ahmet Hakkı Turabi, el-Kindî’nin Mûsikî Risâleleri, (Risale fi Hubr Sınâati’t-Te’lif),
Basılmamış YLT. İstanbul 1996, s. 123. (El-Kindî’nin Risâlelerine, Risâlenin adı ile
Turabi’nin çalışmasındaki ilgili sayfaya gönderme yapacağız.)
8 Kitâbu’l-Musavvitâti’l-Veteriyye, Turabi, s. 152-153, Risâle fî Eczâi Hubriyye fi’l-
Mûsika, Turabi, s. 163-165.
266
Nağam’da diyaframdan hançereye sesin oluşmasından, dudak ve dilin ses değişikliği üzerindeki etkisinden,9 hançerenin kişiden kişiye farklılık gösterdiğinden, kişinin tabiatının sesine etkilerinden, hançerenin yapısının ses üzerindeki etkilerinden bahseder.10 Fârâbî, (ö. 950) Kitâbu’l-Mûsikâ’l-Kebîr’in, “Mûsikî Sanatının Temel İlkeleri” başlığı altında, cisimlerde sesin oluşumu ve duyulması, 11 nağmenin tanımı ve oluşması,12 seslerdeki tizlik ve pestlik sebeplerini13 işlemektedir. Fârâbî, kitabının “Mûsikî Sanatına Giriş” bölümünün birinci makalesinde de yer yer akustikle ilgili şu konulara çok kısa bir şekilde değinir: Cisimlerin çarpışması sonucu sesin meydana gelmesi, hançerede, ud ve nefesli sazlarda sesin oluşumu, uyumlu ve uyumsuz sesler, insan tabiatına uygun sesler, kulağa hoş gelen nağmelerde lezzeti artıran etkenler, insanın üzüntü,kızgınlık, acıma gibi psikolojik durumunun ses üzerindeki etkileri.14
İhvân-ı Safâ (X.yy) Risâlelerinin beşincisi, riyâzi ilimlerin bir bölümü sayılan mûsikî ilmi hakkındadır. Bu Risâlede canlı sesler, insan ve hayvan sesleri olarak, insan sesleri de anlamlı ve anlamsız olarak ikiye ayrılmaktadır. Anlamlı seslere, hecelerden oluşan kelime ve sözler, anlamsız seslere de gülmek, ağlamak ve bağırmak örnek verilmektedir. Bunların hepsinin hava dalgalarının çarpışması sonucu oluştuğu belirtilmektedir.15 İhvân-ı Safâ’ya göre, sesin şiddeti, insan hançeresinde, telli ve nefesli sazlarda nağmenin meydana gelişi16 tizlik ve pestlik, sürat (hız) ve yavaşlık da sesin özellikleri olarak zikredilmiştir. Udun telleri örnek verilerek tellerin birbirlerine nisbetle pest veya tiz olduğu ifade edilmiştir.17
İbn Sînâ (ö. 1037), ses ile ilgili konulara eş-Şifa’nın üçüncü bölümü olarak yazdığı Cevâmiu İlmi’l-Mûsîkâ’nın birinci makalesinin girişinde yer vermiştir. Müellif, kendisinden önce el-Kindî tarafından yazılan mûsikî risâlelerinde ve İhvân-ı Safâ’nın Risâlelerinde yer alan, mûsikînin sayılar ve gök cisimleri ile irtibatı konularına fazla itibar etmemiştir. İbn Sînâ, mukaddimede gök cisimleri ve insanın huyları ile müzikal ses aralıkları arasında kurulan benzerliklere iltifat etmeyeceğini ifade ederek teferruatla konuyu uzatmaya-
9 Risâle fi’l-Luhûn ve’n-Nağam, Turabi, s. 184.
10 Risâle fi’l-Luhûn ve’n-Nağam,Turabi, s. 185-186.
11 Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed b. Tarhan el-Fârâbî, Kitâbu’l-Mûsîka’l-Kebîr,
(Tahkîk, Ğattâs Abdülmelik Haşebe, Tasdîr, Mahmûd Ahmed al-Hıfnî) Kahire, tarihsiz,
s. 212-214.
12 el-Fârâbî, s. 214-215.
13 el-Fârâbî, s. 216 vd.
14 el-Fârâbî, s. 52-64.
15 Resâilu İhvâni’s-Safâ, er-Risâletu’l-Hâmise fi’l-Mûsîkâ, (Tsh. Hayruddîn ez-Ziriklî)
Mısır, 1928. I, 137.
16 Resâilu İhvâni’s-Safâ, I, 138.
17 Resâilu İhvâni’s-Safâ, I, 141.
267
cağını belirtir.18 Bu açıdan bakıldığında selefi Fârâbî’ye ve halefi Safiyyüddîn’e benzemektedir. Zira Safiyyüddîn de eserlerinde bu konulara asla değinmemiştir. İbn Sînâ’nın akustikle ilgili olarak ele aldığı konular şöyle sıralanabilir: Sesin kulağa hoş veya nahoş gelmesinin nedenleri,19 sesin, hayvanlar, insanlar ve diğer canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri açısından gerekliliği,20 sesin niteliğini etkileyen faktörler,21 sesin pestlik ve tizlik sebepleri.22 İbn Sînâ, Risâle fi’l-Mûsîkâ’sında da uyum ve uyumsuzluğun, tizlik ve pestliğin nedenlerine değinmiştir. 23
Safiyyüddîn Abdülmümin el-Urmevî, (ö.1294) mûsikî nazariyâtına dair yazdığı iki eserinde24 bu konuyu ele almıştır.
Safiyyüdîn Kitâbu’l-Edvâr’ında ses ile ilgili konuları birinci fasılda ele almış ve kısaca işlemiştir. Safiyyüddîn aynı koynu daha geniş bir biçimde er-Risâletü’ş-Şerefiyye’sinde incelemiştir. Kitâbu’l- Edvâr’da nağmenin tarifini yapmış herhangi bir sesin tiz ve pest oluşunun sebeplerini ele almıştır.25 Safiyyüddîn er-Risâletü’ş-Şerefiyye’sinde hamdele ve salveleden sonra kısa bir mukaddimenin ardından eserin beş makâleden oluştuğunu belirtmiş ve birinci makaleyi “ses” hakkındaki görüşlere ayırmış ve sesin oluşumu konusunda önemli açıklamalarda bulunmuştur. Sesin oluşumu, duyulması, dağılımı gibi hususlara birinci makâlede yer vermiştir. Ayrıca tizlik ve pestlik sebepleri, sesin nefesli ve telli sazlarda oluşumu ve nitelikleri gibi hususları bu makâlede ele almıştır.26
Hızır b. Abdullah, zamanın padişahı II. Murad’a sunduğu Kitâbu’l-Edvâr’ında “ilm-i mûsikînin aslını” açıkladığı 27. faslında
18 Bkz. İbn Sînâ, eş-Şifâ, Cevâmiu İlmi’l-Mûsîkâ, (thk. Zekeriyya Yusuf), el-
Matbaatü’l-Emîriyye, Kâhire, 1956, s.3-4.
19 İbn Sînâ, Cevâmi´, s. 4-5.
20 İbn Sînâ, Cevâmi´, s. 5-7.
21 İbn Sînâ, Cevâmi´, s. 7-8.
22 İbn Sînâ, Cevâmi´, s. 10-11.
23 İbn Sînâ, Mecmûu Resâili’ş-Şeyhi’r-Reîs, Risâle fi’l-Mûsîkâ, Haydarabad, 1354h.s.
2-3.
24 Bunlardan birincisi Kitâbu’l-Edvâr ikincisi ise er-Risâletü’ş-Şerefiyye fi’n-Nisebi’t-
Te’lîfiyye”dir. İlk eser üzerinde Nuri Uygun, ikinci eser üzerinde bu satırların sahibi
doktora çalışması yapmıştır. Bkz. Nuri Uygun, Safiyyüddîn Abdülmümin el-
Urmevî ve Kitâbu’l-Edvâr’ı, Kubbealtı, İstanbul 1999; Fazlı Arslan, Safiyyüddîn
Abdülmümin el-Urmevî ve er-Risâletü’ş-Şerefiyyesi, Basılmamış Doktora Tezi,
Ankara 2004.
25 Safiyyüddîn Abdülmümin el-Urmevî, Kitabu’l-Edvâr, Yale University, The Beineke
Rare Book and Manuscript Library, Nr. S. 73. vr. 2b.
26 Arslan, Safiyyüddîn…V.Bölüm, Şerefiye Trc. s. 1-7. (Tez içerisinde tercüme bölümü
müstakil olarak sayfalandırıldığı için bu çalışmadaki göndermeleri “Şerefiye
trc. s.?” olarak yapmayı uygun bulduk).
268
mûsikînin ruha tesir ettiğinden söz eder. Mûsikînin şiir vezinleri ile münasebetine değinir. Sesleri kısımlara ayırır. Sesin nasıl duyulduğundan bahseder. Ses veren cisimlerin özelliklerine ve büyüklüklerine göre, oluşan sesin değişik olacağını belirtir. Sesin hareketi konusuna değinir. Aletlerde sesin oluşumuna örnek verir.27
Abdülkadir Merâgî (ö. 1435) bir mukaddime, on iki bâb vebir hâtimeden oluşan Mekâsıdu’l-Elhân adlı eserinin birinci bâbında sesin, nağmenin tarifi ve meydana gelmesi, nağmenin işitilmesi, tizlik ve pestlik sebeplerini açıklamıştır.28 Merâgî bu bölümü Fârâbî, İbn Sînâ ve özellikle Safiyyüddînden yaptığı alıntılarla yazmıştır. Özellikle “Edvâr sahibi” “Şerefiyye sahibi” ifadeleri ile Safiyyüddîn’e sık sık göndermeler yapmış Farsça yazdığı eserinde, alıntıları Arapça orijinali ile vermiştir.29 Merâgî, mûsikî nazariyatı alanında yazdığı diğer eseri Câmiu’l-Elhân’da da birinci babı aynı konulara ayırmıştır.30
Fethullah Mümin Şirvânî (ö. 1486), bir mukaddime ve iki bölüm olarak telif ettiği “Mecelletün fi’l-Mûsikâ” adlı eserinin birinci bölümünde nağmenin tarifi, sesin meydana gelişi, pestlik ve tizlik sebepleri, uyum ve uyumsuzluk konularına yer vermiştir.31
Muhammed b. Abdülhamid el-Lâdikî, (ö. 1494), er- Risâletü’l-Fethiyye adlı meşhur eserinde mûsikînin ve nağmenin tanımına yer verir. Bu tanımları Fârâbî ve Safiyyüddîn’den aldığını belirtir. Daha sonra sesin oluşumu ve duyulmasını, telli ve üflemeli sazlarda ve insan hançeresinde sesin nasıl oluştuğunu, sesin özelliklerini, telli ve üflemeli sazlarda tizlik ve pestlik sebeplerini açıklar.32
Alişah b. Hacı Büke (ö.1500), girişinde kendi ifadesi ile “mûsikî ilminin en önemli meselelerinin açıklandığı_1______ _” Mukaddimetu’l- Usûl adlı eserinde lahnin tanımını yaptıktan sonra mûsikî ilminin iki kısma ayrıldığını belirtir ve bu kısımların “te’lif veya elhân ilmi” ile “îkâ´” ilmi olduğunu belirtir. Elhân ilmi başlığı altında seslerdeki
27 Hızır b. Abdullah, Kitâbu’l-Edvâr, Revan Köşkü Yazmaları, No: 1728; v. 27a-31a.
28 Abdülkadir Merâgî, Mekâsıdü’l-Elhân, Milli Kütüphane, Yz. A 5238/1, vr.4a-9b;
Murat Bardakçı, Meragalı Abdulkadir, İstanbul 1986. s. 53-54
29 Elimizdeki yazmada nakledilen bölümler ayrıca harekelendirilmiştir.
30 M. C. Can, XV. Yüzyıl Türk Mûsikîsi Nazariyatı (Ses sistemi). Basılmamış Doktora
Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2001, s. 22-23.
31 Bayram, Akdoğan, Fethullah Şirvânî ve Mecelletün fi’l-Mûsikâ Adlı Eserinin XV.
Yüzyıl Türk Mûsikîsi Nazariyâtındaki Yeri, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi,
1996. (Ek olarak Bayram Akdoğan’ın kendi el yazısı ile Mecelle’nin tashihli
metni yer almaktadır). s. 191-204; Fath Allah al-Shirwânî Majallah fi al-
Mûsiqi, ed. Fuat Sezgin, Frankfurt 1986, v. 26, fols. 47-54.
32 Muhammed b. Abdülhamid el-Lâdikî, er-Risâletü’l-Fethiyye, İstanbul Belediyesi
Taksim Atatürk Kitaplığı, K. 23, vr. 8b-16a.
Türk Mûsikîsi Yazmalarında/Edvârlarda “Akustik” Konusu *
269
uyum ve uyumsuzluğun nedenlerine yer verir ve daha sonra aralıkların tasnifine başlar.33 Mukaddimetu’l-Usûl’de akustikle ilgili olarak birkaç cümle dışında bilgi yoktur. Bu konuyla ilgili olarak, sadece “tabiatta duyulan ve cisimlerin birbirleriyle çarpışmasından meydana gelen seslerin mûsikî kurallarına uygun olmadığı için melodi sayılmayacağı” şeklinde birkaç cümle vardır.34 Yukarıda adı geçen kaynaklar dışında incelediğimiz ancak kendilerinde akustik konularına ve ses sistemi ile ilgili bilgilere yer verilmeyen yazmalar da vardır. Bu yazmalar özellikle mûsikînin astroloji ile ilişkisi, mûsikînin menşei, makam, âvâze ve terkipler, makam ve terkiplerin icra saatleri gibi konuları ele alan eserlerdir. Aralıklar konusuna yer veren Seydî’nin el-Matla´ını35 hariç tutarsak bu yazmalarda özellikle tel bölünmeleri, aralıklar, oranlar gibi konulara neredeyse hiç yer verilmemiştir.
Yusuf b. Nizameddin Kırşehri’nin Risale-i Mûsikî’si,36 Ahmed el-Müsellem el-Mevsılî’nin ed-Dürrü’n-Nakî fi İlmi’l-Mûsikâ’sı37 Mehmed Hafid Efendi’nin Mûsikî Risâlesi,38 Nâsır Abdülbâkî Dede’nin Tedkîk u Tahkîk’i,39 Kadızâde Tirevî’nin Risâle-i Edvâr’ı,40 Hâşim Bey Mecmuası,41 ve Kitâb-ı Edvâr: Ruhperver42 bu eserlerden birkaçıdır. Genel mûsikî nazariyatı ile ilgili olmayan ancak belli konulara hasredilmiş kaynaklar da taranarak konumuzla ilgili bilgilere yer verilip verilmediği incelenmiştir.43
Konumuzla ilgili olarak detaylı bilgileri, Fârâbî, Safiyyüddîn, Merâgî, Ladikli ve Şirvânî’de bulmaktayız.
33 Ahmet Çakır, Alişah b. Hacı Büke’nin Mukaddimetü’l-Usûl Adlı Eseri, Basılmamış
Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 1999. s. 16-18.
34 Çakır, s. 17.
35 Mithat Arısoy, Seydî’nin, el-Matla´ Adlı Eseri Üzerine Bir Çalışma, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, 1988, s. 64-76.
36 Yusuf b. Nizâmeddin Kırşehrî, Risâle-i Mûsikî, Biblioteque Nationale, Suppl, Turc
1424.
37 Ahmed el-Müsellem el-Mevsılî’nin ed-Dürrü’n-Nakî fi İlmi’l-Mûsikâ, (neşr. Celal
Hanefî), Dâru’l-Cumhuriyye, Bağdat, 1964.
38 Recep Uslu, Mehmed Hafid Efendi ve Musiki, Pan Yayıncılık, İstanbul, 2001.
39 Nâsır Abdülbâkî Dede, Tedkîk u Tahkîk, Nafiz Paşa Yazmaları, no. 1242/1-2
40 M. Nuri Uygun, Kadızâde Tirevî ve Musikî Risâlesi, Basılmamış YLT., Marmara
Üniversitesi, 1990.
41 Hâşim Bey Mecmûa’sı, İstanbul 1280/1863.
42 Süreyya Agayeva, Recep Uslu, “Kitab-ı Edvâr: Ruhperver”, (Leiden Or. 1175),
Müzik ve Bilim, s. 2, Eylül 2004.
(http://www.muzikbilim.com/3m_2004/agayeva_s.html)
43 Bu eserlerden birkaçı şunlardır: Eugenia Popescu-Judetz, Kevseri Mecmuası, (trc.
Bülent Aksoy) Pan Yayıncılık, İstanbul, 1998; Eugenia Popescu-Judetz, Tanburî
Küçük Artin, A Musical Treatise of the Eighteenth Century, Pan Yayıncılık, İstanbul,
2002; Esad Efendi, Atrabu’l-Âsâr, İstanbul Üniversitesi, TY, nr. 6204; Murat
Bardakçı, Derviş es-Seyyid Emin’in Tanbur Perdeleri Risalesi, Musikişinas, s. 4,
İstanbul. 2000,
270
Yukarıda adı geçen eserlerin işaret ettiğimiz sayfalarında akustikle ilgili olarak tespit ettiğimiz konuları başlıklar halinde inceleyeceğiz. Sesin Oluşumu ve Duyulması Ses, “kulağın duyabileceği titreşim” olarak tanımlanmaktadır. Cisimler ancak titreştiği zaman ses verir. Titreşimden meydana gelen ses dalgaları hava yardımıyla kulak zarına iletilir. Zar da o anda titreşerek, titreşimlerin kulak kemikçiklerine oradan da işitme sinirlerinin dallanarak son bulduğu iç kulağa ulaştırır. İç kulak, ses dalgalarını elektrik sinyallerine dönüştürür ve beyine gönderir. Beyin de bu sinyalleri “ses” denilen duyulara dönüştürür.44 Çağdaş kaynakların verdiği bu bilgiler mûsikî edvârında aşağıdaki gibi yer almaktadır.
Safiyyüddîn, er-Risâletü’ş-Şerefiyye’sinde, ilk olarak sesin oluşması ve duyulması konusuna yer verir. Bu konudaki düşüncelerini Fârâbî’den yaptığı nakillerle destekler. Fârâbî’nin sesin oluşması hakkındaki görüşlerine yer vererek45 onun çarpma ve vurma esnasında sesin oluşmasının, “vurulan cismin bir özelliği olduğu” yönündeki görüşünü kabul etmez.
Fârâbî’ye göre vurulan cisim yumuşak, sıvı ise vuran cisme mukavemet edemiyorsa vurulan cisimde ses olmaz. Eğer vurulan cisim sert olur da vuran cisme direnç gösterirse vurma esnasında ses oluşur. Yani Fârâbî’ye göre, sert cisimlerin birbirleri ile teması sonucu ses oluşur. Safiyyüddîn’e göre, bir cisim bir başka cisimle çarpışır da aralarında mukavemet varsa ses oluşur. Mukavemet yoksa ses oluşmaz. Fârâbî’nin sert cisimlerin çarpışması “ قرع ” sonucu sesin oluşacağı görüşünü Safiyyüddîn, onun “Kırbaçla vurulduğu zaman oluşan ses yalnızca havada bulunur.” şeklinde ifade ettiği kendi sözü ile karşı çıkmaktadır. Ayrıca Fârâbî’ye göre sesin sadece havanın özelliği olduğu görüşünü Safiyyüddîn kabul etmemektedir. Safiyyüddîn’e göre ses sadece havanın bir özelliği değil bilakis kırbacın hava ile çarpışmasından meydana gelir. Ses sadece sert cisimlerin birbirlerine çarpması sonucu oluşmaz. Safiyyüddîn’e göre iki değişik hava akımı birbirine çarptığı zaman da ses oluşur. Yine bir cisim yırtıldığı zaman da ses oluşmaktadır.
Çünkü ses iki cisim arasında havanın sıkışması ve geri tepmesinden meydana gelir. Bu süratli hareket sıkışan hava taba-
44 Rauf Yekta, s. 14-15; Edwin J. Stringham, s. 9; Ayhan Zeren, “Fizik ve Müzik”,
Müzik Sorunlarımız Üzerine Araştırmalar, Pan, İstanbul, 2003, s. 7; Meydan-
Larousse, XI, 217; Bilgilik Webster, XII, 368.
45 Arslan, Safiyyüddîn… Şerefiyye Trc. s. 2-3.
Türk Mûsikîsi Yazmalarında/Edvârlarda “Akustik” Konusu *
271
kasını harekete geçirir. İkinci tabaka üçüncüyü, üçüncü tabaka dördüncüyü harekete geçirir ve bu böylece dairesel olarak yayılır ve kulağa kadar gelir. Sesin bazen bir taraftan zayıf gelmesi rüzgârın ters yönden esmesi sebebiyledir. Ses ne kadar uzakta olursa kulağa ulaşması da o kadar yavaş olur. Ses duyulamayacak kadar uzakta olmamalıdır. Uzakta kazık çakan bir kişinin kazığa vuruşu ile oluşan sesin aynı anda duyulmamasını örnek vermektedir. Mesafe ne kadar yakın ise vuruş ile sesin duyulması birbirine iyice yakın olur. Vurulan cisimlerin mesafeleri birbirine yakın ise sesin duyulması ile vuruş aynı zamanda imiş gibi hissedilir. Çünkü zaman hissedilemeyecek kadar kısadır. Safiyyüddîn, ud sazının mesnâ ve zîr tellerine vurulduğunda bu durumu gözlemlediğimizi belirtir. Mesnâda nağmeleri aynı iki telinolduğunu, önce üst tellere sonra alt tellere vurulduğunu ancak aralarındaki mesafenin çok kısa olması sebebiyle aynı anda vurulmuş gibi duyduğumuzu ifade eder.46 Ses veren cisim ne kadar büyükse ortaya çıkan ses de o kadar güçlü olur.”47 Havasız bir mekânda ses yayılmaz.48
Hızır b. Abdullah çok anlamlı bir ifade kullanarak havanın bu konudaki işlevini şöyle açıklamıştır: “Anın (sesin/sözün) kulaklara erişmesi havanın letâfetindendir.”49 Bu ifade teknik olarak hava olmadan sesin intişarının mümkün olmadığını belirtiyor. Aynı zamanda bu ifadeden, çıkan bir sesin kolayca ve net bir şekilde kulağa ulaşması için hoş bir havanın/ortamın olması gerektiğini de ifade eder. Cümleye mistik bir anlam da yüklersek sesin kulakta duyulması havanın, insana bir lütfu olduğunu da izah etmiş olmaktadır ki bu da ilk iki anlamı nakzetmez.
Hançerede Sesin Oluşumu
Rauf Yekta’nın “bütün mûsikî aletlerinin en mükemmeli” olarak nitelendirdiği50 hançerede “ حنچرة ” ses nasıl oluşur? Yekta, hançere ile ilgili şu bilgileri verir: “Hançerenin altında bulunan nefes borusu, akciğerlerin hizasında ikiye ayrılarak, biri sağ diğeri sol ciğerlere varır ve ciğerlerin bal peteklerindeki hücrelere benzeyen çukurları-
46 Arslan, Safiyyüddîn… Şerefiyye Trc. s. 2-4. Fârâbî’nin bu konudaki görüşleri için
bkz. Kitâbu’l-Mûsîka’l-Kebîr, s. 212-214. Merâgî, Şerefiyye’yi kaynak olarak kullanmış,
Fârâbî ve Safiyyüddîn’in görüşlerini Şerefiyye’den aynen nakletmiştir.
Bkz. Abdülkadir Merâgî, Mekâsidü’l-Elhân, vr. 7b-8b; Benzer anlatımlar için ayrıca
bkz. Resâilu İhvâni’s-Safâ, s. 137-138; el-Lâdikî, er-Risâletü’l-Fethiyye, 13b-
14a; Bayram Akdoğan, Fethullah…, s. 203; Yekta, s. 14-16.
47 Resâilu İhvâni’s-Safâ, s. 138; Hızır b. Abdullah, vr. 28b-29a.
48 Yekta, s. 22.
49 Hızır b. Abdullah, vr. 29a.
50 Yekta, s. 32; Aynı ifade için bkz. el-Fârâbî, s. 64.
272
na kadar ulaşır. Teneffüs ederken alıp verdiğimiz hava gırtlaktan geçer. Gırtlak birbirine bitişik birtakım kıkırdaklardan oluşur. Gırtlağın iç tarafı zarla örtülüdür. Bu zarın görüntüsü birtakım kıvrıntılar arz eder. Kıvrıntıların arasında düğme iliği gibi bir delik vardır ki ona “mizmâr” derler. Ses çıkarmak istediğimiz zaman ciğerlerden sevk edilen hava önce oldukça geniş olan nefes borusundan geçtikten sonra borunun birden bire darlaşan noktasına yani mizmâr dediğimiz yere ulaşır. Havayı oradan çıkarırken mizmârın kenarındaki kıvrıntılar titremeye başlar ve titreşim neticesi olarak ses meydana gelir. Boğazda mizmârın hızlı veya yavaş titreşmesi oradaki kıvrıntıların çok veya az gerilmesinden ileri gelir ki bu da çıkan seslerin tiz veya pest olmasını sağlar.”51
Bu konuda bize bilgi nakleden ilk kaynak el-Kindî, Risâle fi’l- Luhûn ve’n-Nağam’da şunları belirtir: “…Eğer sesi dalgalandırmak istersen, bu ancak nefes borusunun başındaki tabaka ile gerçekleşebilir… Hava ciğerlerden gelir. Tabakayı sevkeder ve onu yükseltir. Nefes her tabakayı yükselttiğinde ona çarpar. Böylelikle tabakayı dalgalandırır ve nefes borusuna çarpar. Her ne zaman hava tabakaya, tabaka da hançereye çarparsa terci´ (titretme) meydana gelir.”52
İhvân-ı Safâ’da cisimlerin birbirine hafifçe dokunuşundan ses çıkmayacağı, çarpışan cisimlerin kütlelerine göre sesin şiddetli ve zayıf olacağı anlatılırken ciğerleri büyük ve boğazları uzun olan hayvanlardan daha güçlü ses çıkacağı belirtilir.53
Safiyyüddîn bu konuda şöyle der: “Gırtlağın iç yüzeyine havanın şiddetle çarpması neticesi ses oluşur. Bu yüzden şiddetsiz nefes alıp vermekle ses oluşmaz.”54 Safyyüddin’in bu ifadelerini Ladikli ve Merâgî de aynen nakletmektedir.55
Nefesli ve Telli Sazlarda Sesin Meydana Gelmesi
Mûsikî yazmalarında sesin tellere vurularak titreşmesi ve bunun sonucu sesin oluştuğu yönünde kısa bilgiler yer almaktadır. Fârâbî, Safiyyüddîn, Ladikli, Şirvânî telli sazlarda sesin oluşmasını bu şekilde ifade eder. Ancak el-Kindî tellere vurulunca sesin nasıl
51 Yekta, s. 32-33.
52 el-Kindî, Risâle fi’l-Luhûn ve’n-Nağam, Turabi, s. 184.
53 Resâilu İhvâni’s-Safâ, s. 138.
54 Arslan, Safiyyüddîn… Şerefiyye Trc. s. 6; (Nefesin sesli olabildiği durumlar vardır.
Nefes alıp verirken duyulan mırıltı, akciğer hava peteklerinin şişmesinden ileri
gelir. Buna kesecik mırıltısı denmektedir. Fakat bronşlarda veya akciğerde bir iltihap
olduğu zaman hava yollarının sümük veya irinle dolması yüzünden ses hırıltı
şeklini alır. Bkz. Meydan-Larousse, XI, 218)
55 el-Lâdikî, er-Risâletü’l-Fethiyye, vr. 15a; Abdülkadir Merâgî, vr. 8a.
Türk Mûsikîsi Yazmalarında/Edvârlarda “Akustik” Konusu *
273
meydana geldiğini anlatmaktan ziyade konunun astrolojik yönüne değinmiş ve gerçekten uzun sayılabilecek bir biçimde tellerden çıkan seslerin insan tabiatı ile ilişkisine ve insan tabiatı üzerindeki etkilerine değinir. Örneğin el-Kindî, “Tellerin Kişilerin Ahlakını Göstermesi” şeklinde başlık atmış ve udun bam, mesles, mesnâ ve zîr tellerinin, kişilerin hangi karakterlerine işaret ettiğini anlatmıştır.56 Fârâbî, bu konuyu nağmenin tanımını yapıp nasıl meydana geldiğini işlerken ele almıştır. Titreşerek ses veren cisimlere telleri örnek verir ve tellerin titreştikten sonra bu titreşimin tellerin etrafındaki birbirine bağlı hava tabakalarını harekete geçirmesi sebebiyle oluştuğunu, teldeki hareket bittiğinde de sesin kesileceğini ifade eder.57 Fârâbî, içi boş bir cisme üflendiği zaman sesin nasıl çıktığını anlatmış ve “mizmâr”da da nağmenin bu şekilde meydana geldiğini belirtmiştir. Ona göre şiddetle üflenen hava içi boş cismin iç yüzeyine ve çarpıp geri dönen havaya sürekli olarak çarpar ve nağme oluşur.58 Fârâbî ve Safiyyüddîn’in ifadeleri paralellik arz eder.
Safiyyüddîn nefesli ve telli sazlarda nağmenin meydana gelişini şu cümleleri ile açıklar:
“Nefesli sazlarda hava aletin iç yüzeyine çarpar. Geri dönen hava, çarpan havayla tekrar çarpışır. Daire şeklinde ve helezoni olarak, havanın toplanması ve yığılması ile nağme oluşur.”
“Telli sazlarda ise vurulan teller havayı herekete geçirir ve havada birbirine bağlı dalgalar oluşur. Vuran cisim telden ayrılınca nağme oluşur. Telin hareketi zayıflayıp hareket son bulunca da nağme kesilir.”59
Bu konuda Ladikli’nin ifadeleri Safiyyüddîn ile hemen hemenaynıdır.60 Merâgî ise yukarıdaki cümleleri Şerefiyye’den aynen nakletmiştir.61
Çağdaş yazarlardan Rauf Yekta bu konuda da detaylı bilgiler verir. Yekta “Savtın Sureti Husulü” başlığı altında bir keman telini örnek vererek şöyle der: “Telden ses çıkması için o telin ortasından tutulup bir tarafa çekildikten sonra birden bire bırakılır ise telin muvâzenet vaziyetinin her iki tarafına gidip gelme suretiyle icra eylediği hareket-i ihtizâziyye pekâlâ görülebilir.”62 Daha sonra “Tel-
56 el-Kindî, Kitâbu’l-Musavvitâti’l-Veteriyye, Turabi, s. 152 vd.
57 el-Fârâbî, Kitâbu’l-Mûsîka’l-Kebîr, s. 215.
58 el-Fârâbî, Kitâbu’l-Mûsîka’l-Kebîr, s. 215.
59 Arslan, Safiyyüddîn… Şerefiyye Trc. s. 6; Şirvânî’nin benzer görüşleri için bkz. B.
Akdoğan, Fethullah…s. 203-204.
60 el-Lâdikî, er-Risâletü’l-Fethiyye, vr. 14b.
61 Abdülkadir Merâgî, vr. 8a.
62 Yekta, s. 15.
274
lerin İhtizâzı” başlığı altında ise bir telin neden pest veya tiz ses vereceğine yer verir ki63 buna aşağıda değineceğiz.
Tizlik ve Pestlik
Bir sesin neden tiz veya pest olduğunu, kaynaklar, “tizlik ve pestliğin sebepleri” şeklinde verdikleri başlıklar altında çok net bir şekilde işlemişlerdir. Bunu da ses veren cisimlerin kütlelerine, tellerin uzunluk ve kısalığına ve diğer özelliklerine, nefesli çalgılarda ise sazın boyu ve deliklerin darlığı-genişliği ile izah etmişlerdir. Önce konu ile ilgili olarak bazı hususlarda Fârâbî’yi ve İbn Sînâ’yı eleştiren Safiyyüddîn’in, Şerefiyye’deki bazı değerlendirmelerini ele alalım:
Safiyyüddîn, nağmeyi tanımlarken görüşlerini naklettiği Fârâbî ve İbn Sînâ’nın nağme tariflerini eksik bulmaktadır. Özellikle İbn Sînâ’nın, nağmeyi; “tizlik ve pestlik olarak bir zamana bağlı olan ses” olarak tanımlamasına şu cümleyle karşı çıkmaktadır. “Yerde sürüklenen bir cisimden de çeşitli tizlik ve pestlikte sesler duyarız. Bu düzensiz ve dağınık sesler nağme olamaz. O halde nağmeyi herhangi bir sesten ayıran özelliği bulmak gerekir.” diyerek nağmeyi “tizlik ve pestlik olarak sayısal farklılığı anlaşılabilen ses” olarak
tarif etmek gerektiğini belirtmektedir.64 Burada Safiyyüddîn, müzik sesi ile gürültünün farkını çok net bir şekilde açıklamış olmaktadır. Nitekim müzik sesi ile gürültü arsındaki fark, Zeren’in de ifade ettiği gibi, düzenli oluşlarından ötürü müzik sesini meydana getiren titreşimlerin yükseklik derecelerinin ölçülebilmesidir.65 Safiyyüddîn, Fârâbî’nin, “sesin tizliğini, vurmanın şiddetli oluşuna” bağlamasını yanlış bulmaktadır.
Safiyyüddîn der ki; “Eğer öyle olsaydı tele sadece hızlı ve yavaş vurmakla çeşitli tizlik ve pestlikte sesler elde etme imkânı olurdu. Oysa vuruşun şiddetli olmasıyla
sesin kuvveti, zayıf olması ile sesin zayıflığı artar. Sadecenefesli sazlarda şiddetli üfleme ile nağme tizleştirilebilir.”66
Fârâbî’nin bir tele hızlı vurmakla tiz ses elde edileceği görüşü, ese-
63 Yekta, s. 28.
64 Arslan, Safiyyüddîn…Şerefiye, Trc. s. 5; Merâgî, sesi tanımlarken burada anlatılanları
kendi ifadesiyle, “Şerefiyye sahibi’nden aynen nakletmektedir. Bkz.
Merâgî, vr. 4b. Krş. “Duyumlar, daha büyük daha küçük veya eşit olarak sınıflandırılabilirler.
Ama bu sınıflandırmalar niteldir. Bu sınıflandırma yapılırken niceliğin büyüklüğü sayılarla anlatılmış olmamakta, kesin ve tek bir sonuç verilmemektedir. Bu yüzden psikofizikte fiziksel etkenin uyarı yapabilecek en küçük değerinin (eşik değerinin) ve fark edilebilecek en küçük değişme miktarının (algılanabilecek en küçük değişiklik) belirlenmesine çalışılır. Bu yapılabilirse psikofiziksel niceliklerin sayılarla anlatılması kolaylaşır.” Ayhan Zeren, s. 10-11.
65 Bkz. Meydan-Larousse, s. XI, 218.
66 Arslan, Safiyyüddîn…, Şerefiye, Trc. s. 4.
Türk Mûsikîsi Yazmalarında/Edvârlarda “Akustik” Konusu *
275
rini tahkik edenlerin de dikkatini çekmiş ve bunun yanlışlığına işaret etmişlerdir.67 Bu yanlışlığa, Ladikli de dikkat çekmiştir.68 Telli ve nefesli sazlarda pestlik ve tizliğin sebepleri şu şekilde açıklanmıştır: Pestliğin sebepleri telli sazlarda; telin uzunluğu, kalınlığı
ve gevşekliği, nefesli sazlarda ise açılan deliklerin büyüklüğü, sazın iç boşluğunun genişliği ve üfleyenin ağzına olan uzaklığıdır. Tizlik sebepleri ise pestlik sebeplerinin tam tersidir.69 Bu ifadelere Safiyyüddîn şu önemli açıklamayı ekler: “Bazen daha ince ve daha kısa telin, daha kalın ve uzun telden daha pest ses verdiğini görürüz. Bunun sebebi uzun telin fazla gerilmesidir. Ancak kısa telin tizlik kabiliyetinin daha fazla olduğunda şüphe yoktur.”70
Sesin Özellikleri ve Sesi Etkileyen Faktörler
Modern çalışmalarda yükseklik, şiddet ve tını sesin nitelikleri olarak yer almaktadır. Yükseklik, pest bir sesi tiz bir sesten ayırt etmemizi sağlar. Bir sesin yüksekliği, ses kaynağının titreşimlerinin frekansına bağlıdır. Tiz sesler yüksek frekanslı titreşim hareketlerinden, pest sesler alçak frekanslı titreşim hareketlerinden doğar. Rauf Yekta bunu şöyle ifade eder: “Bir savtın tizliği o savtın mûsikîde kullanılan nağmeler arasında az çok yüksek bir mevkide bulunması demektir. Bir savtın tiz olmasına sebep, o savtı çıkaran cismin hasıl ettiği ihtizâzâtın (titreşimlerin) miktarıdır. Ses veren cismin, titreşim sayısı çok ise duyacağımız ses tiz, az ise aksine pest olur.”71 Sesin şiddeti, kuvvetli bir sesi zayıf bir sesten ayırt etmemizi sağlayan niteliktir. Tını ise farklı iki sazın çıkardığı iki sesi ayırt etmemizi sağlayan niteliktir.72
Rauf Yekta, sesin şiddeti (cehâret) ve tını özelliklerini ise şu şekilde açıklar: “Bir savtın cehareti, o savtın husule getirilmesinde sarf edilen kuvvetin azlık ve çokluğuna tabidir. Binaen aleyh bir telden çıkan nağmenin cehareti, o telin ihtizazındaki vüsatten neşet eder. Mesela siyah bir zemin üzerinde ihtizaz eden bir tele baktığımız vakit telin ihtzazı “vâsî/geniş” ise ceharetinin ziyade, ve eğer ihtizaz vâsî değil ise cehâretinin noksan olduğunu duyarız.73 “Tınnet, muhtelif âlât-ı
67 Bkz. el-Fârâbî, s. 217.
68 el-Lâdikî, vr. 15b.
69 Bu ifadeler bütün yazmalarda aynıdır. Bkz. el-Fârâbî, s. 217-218; İbn Sînâ,
Cevâmi´, s. 10-11; İbn Sînâ, Risâle fi’l-Mûsîkâ, s. 2-3; Resâilu İhvâni’s-Safâ s.
140; Arslan, Safiyyüddîn…Şerefiye Trc. s. 5; Safiyyüddîn, Kitâbu’l-Edvâr, vr. 2b;
el-Lâdikî, vr. 15b; Abdülkadir Merâgî, vr. 9a; Hızır b. Abdullah, vr. 31a; Akdoğan,
Fethullah..,s. 191,205; Yekta, s. 28;
70 Arslan, Safiyyüddîn…Şerefiye Trc. s. 5.
71 Yekta, s. 18.
72 Yekta, s. 17-18; Bilgilik Webster, XII, 369; Meydan-Larousse, XI, 217.
73 Yekta, s. 17.
276
mûsikîyyeden çıkan esvâtın tınnetleri arasında ihtilaf olmasında o âlâtın tarz ve şekl-i imâlinin tesirleri olmakla beraber tınnet hususundaki bu ihtilafın, bilhassa her savtın husûlü anında o savta, esvât-ı ahengiyye denilen bir sıra seslerin refâkat etmesinden ileri geldiği 1866 senesinde Alman hikmetşinaslarından Helmholthz tarafından icra kılınan tecrübelerle ispat edilmiştir.”74 İbn Sînâ, sesin netlik, tizlik ve pestlik özelliklerine sahip olduğunu belirtir.75
Safiyyüddîn, nağmenin, netlik-bulanıklık, sertlik-yumuşaklık, tatlı olup olmama, kuvvet-hafiflik ve ğunne (dudaklar kavuşturularak havanın birazının ağızdan birazının burundan çıkarılması) gibi özellikleri olduğunu belirtir.76 Sesin bu özellikleri, birçok mûsikî yazmasında da benzer ifadelerle yer almaktadır. Ladikli ve Merâgî’nin, bu konuda yazdıkları Safiyyüddîn’in Şerefiyye’sinden aynen nakledilmiştir.77
İhvân-ı Safâ’da tizlik ve pestlik, sürat(hız) ve yavaşlık sesin özellikleri olarak zikredilmiştir. Udun telleri örnek verilerek tellerinbirbirlerine nisbetle pest veya tiz olduğu ifade edilmiştir.78
El-Kindî, sesin hançereden hançereye farklılık gösterdiğini belirtirken bu konu ile kısmen ilgili olabilecek şu ifadelere yer verir: “Ses unsur (sesin çıkış yeri) saf, geniş ve harareti de mutedil olanbirinin sesi dolgun ve temiz olur. Ses unsuru sert ve dar olan birinin sesi ise dolgun olmaz. Ses unsur dar ve tabiatı soğuk olanın sesi ise ğunneli, kısık ve benzeri şekilde boğuk olur.”79
Safiyüddin’in herhangi bir değerlendirme yapmadığı ğunneli ses görüldüğü gibi selefi el-Kindî tarafından makbul bir ses olarak kabul edilmemektedir. Nitekim ğunnenin sesin netliğini bozduğu, donuk sesin başlıca titreşim niteliklerini kaybettiği açıktır.80
Fârâbî, lahni sınıflandırırken dinleyene zevk vermesi, kulağa hoş gelmesi, duygulara hitap etmesi gibi özellikleri ile ele almıştır. 81 Fârâbî ve Safiyyüddîn’e göre insanın içinde bulunduğu psikolojik durum insanın sesini değiştirir. Safiyyüddîn’in ifadesiyle, insan bazen hüzün, sevinç, korku, aşağılanma, üstünlük gibi duygulara
74 Yekta, s. 18.
75 İbn Sînâ, Cevâmi´, s. 10.
76 Arslan, Safiyyüddîn…Şerefiye Trc. s. 6.
77 el-Lâdikî, vr. 15b; Abdülkadir Merâgî, vr. 4a.
78 Resâilu İhvâni’s-Safâ, s. 141.
79 el-Kindî, Risâle fi’l-Luhûn ve’n-Nağam, Turabi, s. 185.
80 Meydan Larousse, XI, 217)
81 el-Fârâbî, s. 62,-64.
Türk Mûsikîsi Yazmalarında/Edvârlarda “Akustik” Konusu *
277
maruz kalır ve bu hissiyat da nağmeyi etkiler. Bu görüşün kaynağı da Fârâbî’dir.82 Fârâbî ve Safiyyüddîn’in burada vurgulamak istedikleri hususun, patolojideki “ses kısıklığı”, yani perdesi makamı ve yüksekliği değişip bozulan sesin durumu ile kısmen ilgili olduğu düşünülebilir.
Bu görüşün, psikiyatrideki “ses ahenginin bozulması” kavramını karşıladığını düşünebiliriz. Yani sesin perdesinde ve ritminde meydana gelen bozulma, değişme ve başkalaşmayı ifade eder.83 Ayrıca Safiyyüddîn önemli bir konuya daha değinmiş ve okunuşu zor olan Tı, Zı, Ayn, Ğayn, Sad, Dat, Kaf gibi harflerin içinde geçtiği kelimeler, zor telaffuz edileceği için nağmenin kötüleşmesine sebep olabileceğini ifade etmiştir. Özellikle bunları okuyanın telaffuzuna dikkat etmesi gerektiğini aksi takdirde sesteki çirkinliğin artacağını belirtmiştir.84 Diksiyonu iyi olmayan kişilerin konuşmaları ve şarkı söylemeleri esnasında duyduğumuz rahatsızlığın da sebebi bu olsa gerektir.
Merâgî konuyu ele aldığı birinci babın ilk cümlelerine sesin niteliklerini sayarak başlar. Sesin tizlik ve pestlik ve şiddet (ceharet) niteliklerine sahip olduğunu belirtir ve bunları Fârâbî, İbn Sînâ ve Safiyyüddîn’den yaptığı alıntılarla işler.85
Sonuç:
Akustik konusu ile ilgili olarak eski mûsikî yazmalarında yer alan konuları bu çalışma ile tespit etmeye çalıştık. Zaman zaman ilgili konularda yeni çalışmalara da başvurduk. Modern akustik konularının eski mûsikî yazmalarında ne ölçüye kadar yer aldığını ortaya koymaya gayret ettik. Sesin oluşması, yayılması, duyulması, sazlarda sesin oluşması, sesin nitelikleri, sese etki eden psikolojik faktörler, sesin tizlik ve pestlik özellikleri, telli ve nefesli sazlarda tizlik ve pestlik sebepleri tespit edebildiğimiz başlıklardandır. İncelediğimiz bütün yazmalarda konuların anlatımında birbirine yakın ifadelerin kullanıldığı görülmüştür. Bunda Fârâbî ve Safiyyüddin’in etkisi büyüktür. Özellikle Safiyyüddîn’in ifadeleri birçok yazma eserde aynı şekilde tekrar edilmiştir. Safiyyüddîn, Şerefiyye’nin ilk makâlesinde yer verdiği bu konuyu işlerken özellikle Fârâbînin görüşlerinden yararlanmış ancak bazı hususlarda onu tenkit etmiştir. Daha sonraki yazmalar ise büyük ölçüde Safiyyüddîn’in Şerefiyye’sini kaynak göstermişlerdir.
82 el-Fârâbî, s. 64; Arslan, Safiyyüddîn…Şerefiye Trc. s. 6; el-Lâdikî, vr. 15b.
83 Bkz. Meydan-Larousse, s. XI, 217.
84 Arslan, Safiyyüddîn…Şerefiye Trc. s. 6.
85 Abdülkadir Merâgî, vr. 4a.
278
Özellikle Merâgî ve Ladikli’nin yazdıkları, büyük ölçüde Safiyyüddîn’in görüşleri ile aynıdır. Bu da diğer birçok müellif gibi Ladikli ve Merâgî’nin de Safiyyüddîn’in bir takipçisi olduğunu göstermektedir. Mûsikî yazmalarında yer alan akustikle ilgili konuları, fizik ilmi ve teknolojinin gelişmesi ile tekâmül eden modern akustik ilmi ile karşılaştırmamak gerekir. Bu çalışmanın amacı mûsikî yazmalarının, müzik ilminin gelişimine ne ölçüde katkı sağladığını kısmen de olsa tespit etmek ve yazarlarının müzik-fizik ilişkisine kayıtsız kalmadıklarını ortaya koymaktır.
______________________________-
C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayınlanmıştır.
XI/1 - 2007, 263-278